Vay demez olaydık!
Bizi paralel bile ilan ettiler!
Ey Allah'tan korkmaz, kuldan utanmadan Erzurum'un sırtına binerek, koşanlar; sahi siz kimsiniz?
***
Gurbeti yaşayan bilir. Kimi için bir, kimi için bin gündür.
Boşuna dememiş Reyhani;
"Yattım gurbet elde
Gam yastığına..."
***
Nerede kalmıştık?
Ankara'da ki Erzurum günlerinde!
O zaman; kaldığımız yerden devam edelim.
Bu, Ankara'da ki, Erzurum Günleri, bana beş yıldır kendini mebus diye yutturanlar ile iki gerçek mebusu tanıma şansı verdi.
Muhyettin Aksak ve Cengiz Yavilioğlu...
Aksak'ı, 90'lı yıllardan beri bilirim. Ancak şu, son üç günde hiç görmeden iyice hatırladım. Yavilioğlu'nu ise, bir TV programı sırasında karşılıklı tartışırken tanımıştım. Birde önceki gün TBMM'nin bahçesinde... Bir kaç meslektaşımla beraber iki saati aşkın süre sohbet ettiğimiz Yavilioğlu'nun, entelektüel birikimi ve nezaketine hayran kaldım. O, a-sosyal görüntüsünün altında hiç tahmin edemediğimiz derecede sosyal ve sanatçı bir kişilik yatıyormuş. Futbolun ekonomisini bilen, sesiyle sözünü harmanlayıp sazıyla dertleşen bir adam...
"Peki, Muhyettin Aksak'ın ne vasfı var?" diye soranlara ise işte cevabım:
Helal olsun adamın oğluna. Herif, Erzurum'da hiçbir şekilde popülizme cevap vermeden, tüm itiraz, iftira ve belki de görülen ama örtülen hatta bazen adamın gözüne parmağını sokarcasına (TBMM'de ki yumrukları gibi) 30 yıldır siyaset yapıyor.
Yetmez mi?
Neyse biz; asil konumuza dönelim. Ankara'da Erzurum, bazı mahfillerde çok kıymetli, bazı mahfillerde ise sokak kedisi.
Nereye uğrarsanız uğrayın, siyasette size halen Selahattin Babüroğlu'nu, Rıfkı Danışman'ı, İsmail Hakkı Yıldırım'ı, Selçuk Erverdi'yi, Orhan Şerifsoy'u, Çetin Bozkurt'u, Sebahattin Aras'ı, Nihat Kitapçı'yı, Mehmet Kahraman'ı, İsmail Köse'yi hatta Necati Güllülü'yü soruyor, hatırlatıyorlar. Hiç seçilmeyen, seçemediğimiz Ö.Haluk Pirimoğlu'ndan dahi her sohbette bahsediyorlar.
Bürokraside ise görevden alınsalar da, sürüm sürüm süründürüldükten sonra emekli edilselerde; M.Nuri Yılmaz, M.Necati Güngör, Nevzat Saygılıoğlu ve Fevzi Budak Ankara'da birer marka. Erzurum'la ilgili her yerde, her düşüncede ve her oluşumda aranıp soruluyorlar.
Erzurum Günleri'ni anlatacaktık, nerelere gittik. Hani o ilk gün mangalda kül bırakmayan konuşmaların ardından, ikinci gün ikindi vakti Atatürk Kültür Merkezi'nde Efkan Ala vardı. İçişleri Bakanımız, tüm kadayıfçı ve cağ kebapçıları dolaştıktan sonra her stand da durdu. Adeta adım adım gezdi Atatürk Kültür Merkezi'ni... Yanındaki korumalarından olsa gerek, kimse O'na dokunamasa da O, herkese dokundu. Maraş Elbistan'lı bir teyzenin kahvesini, bir emekli polis eşinin heyecanını, kendisini takip eden TV'lerin her sorusunu cevapladı. Hele, Oltu Belediyesi'nin standında bir oturuşu vardı ki... Biz garibanlarda Erzurum Valiliğim standında bekleye kaldık.Güya bizi de oraya sohbete çağırmışlardı.
Şükür çıkışta bir hatıra fotoğrafı çekilebildik. Ancak, Erzurum'a döndüğümde Erzurumajans dahil tüm site ve gazetelerin manşetlerini, Efkan Ala fotoğraflı "Erzurum günlerine ehram damgası.." başlıklı haberler süslüyordu. Anlayacağınız Ankara'da Erzurum, benim bile anlatamadığım bir halde...
Bize üç günlükte olsa Ankara'daki Erzurum'u gösterme şansı tanıdıkları için bir avuç samimi insan var ki onlardan bahsetmemek, adlarını burada anmamak harbi haksızlık olur.
Mesela, birlik olalım diye didinip duran ESAV Başkanı Veysel Karani Aksungur,
Mesela; o yüzünden hiç tebessümü eksik olmayan Dadaş duruşlu Erzurum Dernekleri Federasyonu Başkanı Feridun Önal,
Mesela; İSPAV (İspir ve Pazaryolu Vakfı) 'nın adını bile bizden esirgeyen çok güçlü yöneticileri..!
Ve tüm samimiyeti ile Erzurum'dan gelen arkadaşlarının her sorununa koşan, bizim gibi üç gün boyunca evinden ayrı kalan sevgili Yaşar Çelik... Hepinize çok çok teşekkürler.
___
Not: Ankara'da Erzurumluların atom gibi bir de ENER'i var. Vahdet Nafiz Aksu, Davut Sarı, Mükremin Uzun, İlker Yılmaz ve Yusuf Ziya Eraslan... Size de çok teşekkürler (Iskaladım sanmayın bir tabak kıyma alacağım var. Umarım bir Cumartesi yine denkleşiriz)
15.09.2014 22:34:54