'Alevi ve Sünniler birbirlerinin hamileri'

Başbakan Erdoğan, "Türkiye, kurulan onca tuzağa rağmen nifak tuzağına düşmemiştir. Alevi ve Sünniler birbirlerinin yegane hamileridir" dedi.

Erzurumajans-Cumhurbaşkanı Adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Biz Alevi vatandaşlarımıza bir kimlik dayatma peşinde olmadık. Bugün de bunun peşinde değiliz. Batı dünyasındaki ülkeler bizi birbirimize düşürmek için her şeye yapıyorlar" dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bazı STK temsilcileri ve kanaat önderleriyle Ankara Palas'ta iftarda bir araya geldi. İftarın ardından bir konuşma yapan Erdoğan, "Ortadoğu'da kardeşleri Şii ve Sünni diye ayırıp birbirlerine düşürmek isteyenler bu kirli oyunu Türkiye'de oynamak istediler. Zaman zaman da bu oyunu ısıtıp Türkiye'de servis etmek derdindeler. Allah'a sonsuz kere hamdolsun ki Türkiye, kurulan onca tuzağa rağmen bu nifak tuzağına düşmemiştir. Allah'ın izniyle de düşmeyecektir. Alevi ve Sünniler birbirlerinin yegane hamileridir" şeklinde konuştu.

"Biz Alevi vatandaşlarımıza bir kimlik dayatma peşinde olmadık" diyen Erdoğan, "Bugün de bunun peşinde değiliz. Batı dünyasındaki ülkeler bizi birbirimize düşürmek için her şeye yapıyorlar" dedi.

Cumhurbaşkanı Adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye, kurulan onca tuzağa rağmen bu nifak tuzağına düşmemiştir. Allah'ın izniyle de düşmeyecektir. Alevi ve Sünniler birbirlerinin yegane hamileridir" dedi.

Başbakan Erdoğan, bazı STK temsilcileri ve kanaat önderleriyle Ankara Palas'ta iftarda bir araya geldi. İftarın ardından bir konuşma yapan Erdoğan, sözlerine "sevgili canlar" diye başlayarak, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın öncülüğünde Perşembe günü son derece önemli bir uluslararası toplantının gerçekleştirildiğini hatırlattı. Çeşitli ülkelerden Şii ve Sünni İslam alimlerinin ve kanaat önderlerinin bir araya geldiğini kaydeden Erdoğan, "3 gün süren toplantıda Şii ve Sünni alimlerle kanaat önderleri coğrafyamızda akan kanın durdurulması, akın gözyaşının dinmesi, ayrılıkların sona ermesi için görüşmeler yaptılar. Yine dün Hatay'ın İskenderun ilçesinde çok geniş katılımlı, yaklaşık 40 bin civarında bir iftara katıldık. Hatay ve İskenderun'da bulunan Hristiyan din adamlarıyla aynı sofrada buluştuk. İskenderun'daki sofrada ülkemizdeki farklı mezheplerin, grup ve cemaatlerin temsilcileri de yer aldı. Bugün işte bu sofra etrafında ülkemizdeki Alevi dernek ve vakıfların temsilcileriyle, Alevi kanaat önderleriyle bir araya geliyoruz. Soframızın bereketli olmasını, her şeyden önce muhabbetimizi, dostluğumuzu, kardeşliğimizi daha da yüceltmesini Rabbimden diliyor, katıldığınız için her birinize tek tek bir kez daha şükranlarımı sunuyorum" şeklinde konuştu.

"ZULMÜN RENGİ YOKTUR, ZALİMİN BİR TARAFI YOKTUR"

"Zulmün rengi yoktur, zalimin bir tarafı yoktur" diyen Erdoğan, "Zalim zulmederken mazlumlar arasında ayrım yapmaz. Mazlumun rengine, etnik kökenine, diline, dinine, mezhebine göre farklı davranışlar içine girmez. Zalimini meselesi aslında insanladır, canladır. Şu anda Ortadoğu'da devam eden zulümlere bir dikkat edelim. Zalim Esed, sadece kendisinde olmayanlara karşı değil, insana karşı zulüm uyguluyor. Irak'taki terör örgütleri kendilerini bir dine, bir mezhebe aitmiş gibi gösterseler de aslında ayrım yapmaksızın insanlığa karşı suç işliyor. İsrail, Musevi olduğu için değil, bir terör devleti, bir zalim devlet olduğu için insana karşı en ağır zulmü yapıyor. Bunların hepsinin ortak noktası aidiyeti her ne olursa olsun insandan, candan, eşrefi mahlukattan nefret ediyor olmalarıdır. Kişi, bir kez zulmetmeye başlarsa nerede duracağını bilemez. Zulmünü dinle, mezheple, inançlarıyla meşrulaştırmaya çalışanlar aslında inançlarını kendi kirli zulümleri için bir vasıta olarak kullanan sefillerdir" şeklinde konuştu.

"Musevi zulmü" diye bir kavramı asla edemeyeceklerini belirten Erdoğan, "Zira Musevilik çocukları, kadınları, masum insanları alçakça öldürmeyi meşru göstermeyi bir inanç bicimi değildir. 'İslami terör' diye bir kavramı asla kabul edemeyiz. Zira İslam, adı üstünde barış dinidir ve terörle, kan dökmeyle, can almayla asla yan yana gelemez. 'Şii terörü' kavramını asla kabul edemeyiz. Zira Hz. Hüseyin'in şehit edilmesinin acısını asırlardır yüreğinde taşıyan bir toplum yeni Kerbalalar yaşanmasını asla meşru göremez. 'Sünni terörü' kavramını da asla kabul edemeyiz. Zira 'bir cana kıyan alemlere kıymıştır' ilkesini yüreğinde taşımak zorunda olan topluluktan cana kıymayı meşrulaştırması beklenemez. Zalim zalimdir. Zalim, bütün inançlarından, dininden, mezhebinden, insani değerlerinden sıyrılmış kalbinde inanca dair her zerreyi dışarıda bırakmış bir kişidir" ifadelerini kullandı

"Peygamber Efendimiz aramızda olsaydı bu insanlık dışı saldırılara müsamaha gösterir miydi?" diye soran Erdoğan, "Kardeşini katleden bizimle aynı dinden, aynı mezhepten olamaz. Zira kardeşin kardeşe malı, ırzı özellikle de kanı yani canı haramdır. Aynı kıbleye dönen, aynı peygambere, aynı kitaba inananlar kardeştir. Kardeşlerin Sünni ya da Şii olması Alevi ya da Hanefi olması birbirlerine birbirlerinin kanını asla helal yapmaz" ifadelerini kullandı.

"ALEVİ VE SÜNNİLER BİRBİRLERİNİN YEGANE HAMİLERİDİR"

"Sevgili kardeşlerim, sevgili canlar" diye seslenen Erdoğan, "Ortadoğu'da kardeşleri Şii ve Sünni diye ayırıp birbirlerine düşürmek isteyenler bu kirli oyunu Türkiye'de de oynamak istediler. Zaman zaman da bu oyunu ısıtıp Türkiye'de servis etmek derdindeler. Allah'a sonsuz kere hamdolsun ki Türkiye, kurulan onca tuzağa rağmen bu nifak tuzağına düşmemiştir. Allah'ın izniyle de düşmeyecektir. Alevi ve Sünniler birbirlerinin yegane hamileridir. Alevi ve Sünniler Selçuklu Devleti'nin, Osmanlı Cihan Devleti'nin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin hem mimarlarıdır hem de eşit asli unsurlarıdır" şeklinde konuştu.

"ANACIĞIM ALEVİ KOMŞULARIMIN ELBİSELERİNİ DİKERDİ"


Başbakan Erdoğan, son bin yıla bakıldığında Alevi ve Sünni arasındaki farkların değil ortak eserleri görüldüğünü belirterek, "Bin yıldır ne başardıysak birlikte başardık. Bin yıldır bütün sevinçlerimizi birlikte yaşadık, bütün sorunları, bütün badireleri birlikte aştık. Vatanımız için birlikte savaştık, İstiklalimiz için birlikte mücadele ettik, devletlerimizi birlikte imar ettik. Aynı köy içinde, aynı mahalle, aynı semt, hatta aynı apartman içinde birbirimize komşu olarak, dost, kardeş olarak yaşadık. Alevi komşularımla aynı sofrada yemekler yedik. Anacığım Alevi komşularımın elbiselerini dikerdi. Mektepli değildi anacağım ama iyi yetişmişti. Hem ucuz dikerdi hem de onların o arzularını seri olarak yerine getirirdi. Hepimiz Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin vatandaşlarıyız ve bu devletin eşit unsurlarıyız" dedi.

"BİN YILLIK KARDEŞLİĞİN ÖRSELENMESİNE, MÜSAADE ETMEYECEĞİZ"

Ahmet Yesevi'nin bu topraklardan sökülüp atıldığında geriye hiçbir şey kalmayacağını söyleyen Erdoğan, "Mevlana'yı bu topraklardan sildiğinizde geriye bir şey kalmaz. Hacı Bektaş Veli'yi, Hacı Bayram Veli'yi, Yunus Emre'yi, Mehmet Akif'i unuttuğunuzda geriye vatan kalmaz, geriye toprak kalmaz. Biz onları mensup oldukları mezheplerle değil, geriye bıraktıkları eserlerle biliriz. Onlar bize hep kardeşliği anlattılar. Onlar bize farklı kelimelerle de olsa bir olmayı, iri olmayı, diri olmayı tavsiye ettiler. Bin yıllık kardeşliğin örselenmesine, yaralanmasına hiçbir zaman müsaade etmeyeceğiz. Ortadoğu'ya saçılmak istenen kanlı nifak tohumlarını Türkiye'ye sıçramasına asırlardır olduğu gibi bugün de hep birlikte izin vermeyeceğiz" ifadelerini kullandı.

"DERSİMLİ KATLİAMINDAN ÖZÜR DİLEYEN BU KARDEŞİNİZ OLDU"

Devletin on yıllar boyunca vatandaşları arasında sadece "makbul" ve "makbul olmayan" ayrımı yaptığını kaydeden Erdoğan, "Devlet kendisi gibi düşünenlere birinci sınıf muamelesi yaparken, kendisi gibi düşünmeyenlere inancına, mezhebine, etnik kökenine bakmaksızın zulmetti, cefa çektirdi. Biz kendi dünyasına kapanan, başkalarının acılarına kulak tıkayan göz yuman bir hareket, bir parti asla olmadık. Bize yapılan zulümlerin başkalarına, diğer etnik gruplara yapıldığını asla göz ardı etmedik. Bundan 13 yıl önce AK Parti'yi kurduğumuzda sadece kendi yaralarımızı iyileştirmeyi değil, toplumdaki tüm ezilmişlerin, inkar edilmişlerin de yaralarını iyileştirmeyi kendimize gaye edindik. Bu ülkede, Dersim katliamını gündeme taşıyan, Dersim katliamından dolayı Alevi kardeşlerimizden özür dileyen, bu cesareti gösteren bu kardeşiniz oldu. Ana muhalefetin Genel Başkanı bu özür dileyemedi. Çünkü bu katliamın yapıldığı dönemde bu işin başında CHP vardı. Bugüne kadar da hala ağzına alamamıştır" diye konuştu.

"DERSİM KONUSUNU SİYASİ MALZEME OLARAK DEĞİL, SAMİMİ BİR SORGULAMA VESİLESİ OLARAK DİLE GETİRDİK"

Yakın tarihte herkes gibi Alevi vatandaşların da büyük acılar yaşadığını kaydeden Erdoğan, "Elbette, acıları unutmak kolay değildir. Elbette; acıların üzerine kül atmak, acıları silip atmak mümkün değildir. Hele hele daha hesabı sorulmamış, daha aydınlatılmamış acılar varken, elbette hiçbir şey olmamış gibi davranmak mümkün değildir. Gelecek, acılar üzerine, öfke, kin, intikam üzerine inşa edilemez. Acılarımızın yasını tutarken, acıların hesabını sorma mücadelesi verirken, bunu bir ayrımcılı değil, bir bütünleşmenin ve dayanışmanın vasıtası olarak kurgulamak zorundayız. En başta Alevi vatandaşlarımız, onların istismarını yapmaya gayret edenler ki bunları etraflıca sorgulamak zorundayız. Biz, 'Dersim' konusunu gündeme getirirken, bunu bir siyasi malzeme olarak değil, samimi bir sorgulama vesilesi olarak dile getirdik. Sivas'ı, Kahramanmaraş'ı, Gazi Mahallesi'ni, Çorum'u defalarca dile getirirken, bunu acıları istismar etmek için değil, bilakis; yakın tarihi sorgulamak için gündeme taşıdık. Dersim'den başlayarak karanlık her olayın aydınlatılmasını istedik. Sizler de biliyorsunuz ki bizim bu samimi çabalarımız, bir yere geldi ve o yerde durduruldu. Karşımıza çeteler çıktı, karşımıza hukuki karartmalar çıktı, karşımıza karanlık dehlizler çıktı, en önemlisi de karşımıza yaşanan acıların sebebi, bir statüko partisi CHP, yani ana muhalefet partisi çıktı" ifadelerini kullandı.

"BATI, BİZİ BİRBİRİMİZE DÜŞÜRMEK İÇİN HER TÜRLÜ OYUNU YAPIYOR"

Aleviliğin; siyasetin, marjinal güçlerin, nifak çıkarmaya çalışan kirli odakların faaliyet zemini olmadığını ifade eden Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Ön kabulleri bir kenara koyacağız, ön yargıları bir kenara koyacağız? Tarihin acılarını bir nefret vasıtası olarak değil, bir uzlaşma vasıtası olarak göreceğiz. Sıkılı yumrukları açacak, bir kez daha musaffa yapacak ve bir kez daha kucaklaşacağız. Aramızdan istismar siyasetini, marjinal örgütleri, uluslararası istihbarat örgütlerini çekip alacak, birbirimize gönüllerimizi açacağız. Sadece istihbarat örgütleri değil, inanın ki, Batı dünyası ülkelerin birçoğu, ne yazık ki bizi birbirimize düşürmek için her türlü planı, oyunu yapıyorlar. Son aylarda, alevi vatandaşlarımızın kapılarında yapılan işaretlemeleri dehşetle karşıladık. Son derece hassas bir şekilde olayların üzerine giderek olayları aydınlattık. Reyhanlı saldırısında, Gezi olaylarında, diğer birçok talihsiz olayda, bir hak mücadelesinden ziyade, tahrik ve nifak girişimlerinin başrol oynadığını gördük. Birtakım karanlık kişilerin, alevi vatandaşlarımızın hassasiyeti üzerinden Türkiye üzerinde kirli oyunlar oynadıklarını hep birlikte gördük. Bu toplum öyle bir toplum ki, asırlardır bu ve buna benzer tuzakların hiçbirine pirim vermedi. Bu toplum, Alevisiyle, Sünnisiyle çatışma tuzaklarına aldırış etmedi. Mesele hepimizin ortak meselesidir. Meselemizi inşallah birlikte çözeceğiz."

"10 AĞUSTOS'TA YENİ SÜREÇ, DAHA DA GÜÇ KAZANACAK"

Türkiye'de herkes için yeni bir süreç başladığını belirten Erdoğan, "10 Ağustos'ta yeni süreç, daha da güç kazanacak. Daha da hız kazanacak. Hiçbir meselenin üzeri örtülmeyecek. Hiçbir mesele iteklenmeyecek, örtülmeyecek, ötelenmeyecek. Yeni Türkiye'de, eski sorunların devam etmesine inşallah rıza göstermeyeceğiz. Hiçbir etnik gurubun, inanç gurubunun, fikrin, ideolojinin, egemenlik iddiasında bulunup kendisinden farklı olana, farklı nazarla bakmasına izin vermeyeceğiz. Devlet, 77 milyonun devletidir. 77 milyon her unsuruyla, tüm farklılıklarıyla devlet nazarında birdir, eşit vatandaştır. Bugüne kadar bunun peşinde koştuk, bunun mücadelesini verdik. İnşallah, 10 Ağustos'tan sonra bu mücadeleyi daha üst bir aşamaya taşıyacağız. Sizler destek verirseniz, sizler katkı verirseniz, tavsiyeleriniz, önerilerinizi bizimle cesaret ve samimiyetle paylaşırsanız, inanın her engeli aşar, her sorunu çözeriz" değerlendirmelerinde bulundu.

Başbakan Erdoğan, sözlerini, Pir Sultan Abdal'ın, "Himmet eyleyin, şu dağları aşalım. Pir aşkına kaynaşalım, coşalım. Gelin birer birer helalleşelim. Dostlar, bizi safa ile gönderir" dizeleriyle tamamladı.

21.07.2014 23:32:07