O sene, Erzurum Kongresi'nin 90. yıldönümü idi. Üniversite, Kurtuluş Savaşı yıllarında Erzurum'da çıkan "Albayrak" gazetesinin tıpkıbasımını ve yeni harflere aktarılmış şeklini 90. Yıldönümü münasebetiyle yayınlamış ve yayının bir nüshası törenlere katılan Başbakan'a da takdim edilmişti.
Ama ne yayın! Büyük boyda tam 471 sayfalık kitapta doğru okunmuş, yeni harflere düzgün şekilde nakledilmiş neredeyse tek bir cümle bile yoktu! Üniversitenin inkılâp tarihi profesörleri, doçentleri, yardımcı doçenleri, uzmanları, vesaireleri Albayrak'ı paçavraya çevirmişlerdi. Bu iş için üstelik 81 bin 750 lira harcanmış, yani Başbakan'a üniversiteyi ziyareti sırasında hava atmak uğruna vergilerimiz çöpe gitmişti...
Albayrak rezaletini gündemde tutmak için elimden geleni yaptım, gazetede birkaç defa yazdım ve unutturmamak maksadıyla televizyonda da defalarca tekrarladım.
MAAZALLAAAAH!
Erzurum Atatürk Üniversitesi yönetimi ilebu rezalete sebep olan upuzun unvan sahibi hocalar, önce hakkımda ileri-geri lâflar etmeye çalıştılar ama Erzurumlular da seslerini yükseltmeye başlayınca "Kitap aceleye geldi, kusura bakmayın" gibisinden ucuz bahanelere ve "Düzeltilmiş yeni baskısı yakında çıkacak" misâli savunmalara giriştiler. "Yakında" ibaresi meğerse Erzurum Atatürk Üniversitesi'nin lügatinde tam iki buçuk sene imiş!
Dün gazeteye geldiğimde, Atatürk Üniversitesi'nin Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak'ın gönderdiği ve Albayrak'ın "tashih edilmiş nüshası" olduğu söylenen yeni baskıyı masamın üzerinde buldum.
"Ettikleri işi inşaallah temizlemişlerdir" deme hayaliyle sayfaları çevirdim ama inşaallah ne demek? Maazallah! Okuma hataları ilk baskıdaki kadar olmasa bile yine resmigeçit halindeydi...
Büyük harf-küçük harf özensizliğini, kesme yahut şapka işaretlerinin kullanılmasındaki dağınıklığı, bir kelimenin her defasında başka başka yazılması gibisinden akademik savruklukları bir tarafa bırakıp Erzurum Atatürk Üniversitesi hocalarının gazete yazısını bile doğru dürüst okumaktan âciz olduklarını gösteren hatalardan şimdilik birkaç örnek vereyim...
Yanlışlıklar, "Albayrak"ın daha ilk sayfasında boy gösteriyor: Anlı-şanlı hocaların "tayin" diye okudukları kelimenin doğrusu "taayyün"dür; yine ilk sayıdaki şiirin ikinci mısraında "zulüm" diye yazdıkları söz de, vezin gereği "zulm" okunur!
MUALLÂ HANIM KİMDİR?
Sayfaları çevirelim: Türkçe'de "dikkat-i nazar" diye bir terkip yoktur, "dikkat-i nazarını celbetmek" değil, "dikkat nazarını celbetmek" denir, ifadenin doğru biçimdeki terkib şekli de "nazar-ı dikkat"tir (sah: 13)!. Sultan Vahideddin'e yazılmış olan mektubun girişindeki (sah: 43) "bendegânımdır"sözünün doğrusu "bendegânemdir"; "Hâk-pây" garabeti de "hâk-i pây" olacaktır.
Yine aynı girişteki "Muallâ"nın aslı da "meâlî"dir ve bunu ciddî bir üniversitede verilen Osmanlıca derslerinde işin tâââ başında öğretirler...
Devam edeyim mi? 163. sayfanın tepesindeki "arîza-ı tarihiyye"nin aslı "ârıza-i tarihiyye"dir, zira Erzurumlu hocaların "tarihin rica mektubu" zannettikleri kavram "tarihin ârızası" yani "hatâsı" mânâsına gelir. 165. sayfada "Lom Aneşne" diye bir muammâ haline getirilen ama tereddüde düşülüp yanına bir de soru işareti konan kelimelerin doğru yazılışı "l'Homme Enchaine", okunuşu da "Lom Anşene"dir ve bir gazetenin adıdır! Üstadların bilmedikleri ve adını 149. sayfada "Reter"diye yazdıkları adamcağız da Avusturya Başbakanı Karl Renner!
Bunlar, Albayrak'ın "doğru dürüst yayını" olduğu iddia edilen yeni baskısında dün sadece birkaç dakika içerisinde gözüme çarpan dünya kadar yanlıştan sadece birkaçı... Bu yazıya Albayrak rezaletinin mâzisini hatırlatarak başladığım için yerim kalmadığından dolayı hatalar resmigeçidini şimdilik bu kadarla bırakıyorum ama yazmaya da, televizyonda göstermeye de devam edeceğim, merak buyurmayın...
Zira "tarihçi" oldukları söylenen zevât şayet eski harfli bir gazeteyi okumaktan bile âciz ise, aczlerini ve "ilim" denen işin memleketimizde ne hâle geldiğini teşhir etmek bir vatandaşlık görevidir ve o görevimi ifa edeceğim! (Habertürk)
16.05.2012 20:30:50