Erzurumajans-Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, 4.
Yargı Paketi'nin TBMM'ye gönderildiğini söyleyerek, paketteki
düzenlemelere ilişkin olarak "Özellikle bildiri ve düşünce
açıklamalarında veya propaganda da şiddet unsuru yoksa, silaha
yöneltmiyorsa, tehdit içermiyorsa her türlü açıklamanın serbest olacağı,
en azından suç teşkil etmeyeceği esası getirilmektedir" dedi.
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu sona erdi.
Toplantının ardından açıklamalarda bulunan Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınç, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün'ün Şeker Kanunu'nda
değişiklik yapılmasına ilişkin bir sunum yatığını söyledi. Arınç,
tasarının olumlu bulunduğunu belirterek, 4. Yargı Paketi'nin de yine
toplantıda masaya yatırıldığını kaydetti.
4. Yargı Paketi'nin
tamamlandığını ifade eden Arınç, "Sayın bakanlarımız da bugün
imzalarını atarak, tasarıyı Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gönderdik.
Sanıyorum Pazartesi gününden itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin
gündeminde olacak. Öncelikle komisyonda görüşülecek olan tasarının yine
önümüzdeki günlerde ivedilikle Genel Kurul'da görüşülmesini hepimiz
bekliyoruz" şeklinde konuştu.
Arınç, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin 1 Mart'ta Türkiye'ye ziyaret gerçekleştireceğini de kaydetti.
"İMRALI'DA NE KONUŞULACAK, NASIL BİR MESAJ AÇIKLANACAK BUNLARI BİLMİYORUZ"
Bülent
Arınç, açıklamalarının ardından ise gazetecilerin gündeme ilişkin
sorularını cevaplandırdı. Arınç bir gazetecinin "İmralı süreciyle ilgili
yarın yeni bir BDP heyeti adaya gidecek. Sizin bu süreçten yeni bir
beklentiniz söz konusu mu, İmralı'dan yeni bir mesaj bekliyor musunuz?"
şeklindeki bu konunun toplantıda gündeme gelmediğini söyledi.
Yarın
3 BDP milletvekilinin İmralı'ya gideceğini hatırlatan Arınç,
"Gittiklerinde ne konuşulacaktır, nasıl bir mesaj açıklanacaktır,
bunları bilmiyoruz. Bunları Bakanlar Kurulu'nda da tartışmadık,
görüşmedik. Gündemimizde böyle bir konu yok. Her zaman ifade ediyoruz,
önemli olan bu sürecin sonunda geleceğimiz noktadır" diye konuştu.
Herkesin yeni sürece müdahil olması gerektiğini söyleyen Arınç, şunları
kaydetti:
"Eğer silah bırakmak, ülke dışına çıkmak ve bunu takip
eden gelişmelerle terörü sonlandırmak mümkün olabilecekse ki biz öyle
ümit ediyoruz, kamuoyunun da beklentisi o şekilde. Bu süreci hepimiz
sükunetle takip etmeli ve sonuca hepimiz müdahil olmalıyız. Çünkü
kamuoyunda yapılan anketlerde süreç konusunda olumlu bir düşüncenin
hakim olduğunu, eğer terör sona erecekse bu gelişmeler sonucunda, bundan
ülkenin ve insanımızın yarar göreceği şeklindedir. Dolayısıyla
gittiler, niçin gittiler, ne konuşacaklar, onun peşinde değiliz Hükümet
olarak. Bunu ilgili kurum takip ediyor. Sayın Başbakanımıza da zaman
zaman bilgi veriyor."
"TÜRKİYE'NİN HER YERİNDE HERKES SİYASET YAPABİLMELİ"
Başbakan
Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, bir gazetecinin BDP'nin
Sinop'ta uğradığı saldırının toplantının gündemine gelip gelmediğini
sorması üzerine, "Özel bir başlık altında görüşülmedi" dedi.
"Milletvekillerine
karşı gösterilen bu tavır ve davranışlar, onların Öğretmenevine
hapsedilişleri ve bir süre içeride kalmaları fevkalade kötü bir olaydır,
çirkin bir olaydır" diyen Arınç, "Çünkü Türkiye'nin her yerinde herkes
siyaset yapabilmeli. Farklı da olsa düşüncelerini rahatlıkla
açıklayabilmelidir. Buna ilişen herhangi bir olumsuz davranışın,
toplantı ve yürüyüş kanuna muhalefetin insana ve mala zarar vermenin
hukukta bir ceza karşılığının olduğunu hepimiz biliyoruz" diye konuştu.
Gazetelerdeki
fotoğraflardan ve televizyonlardaki görüntülerden olaylara katılanların
ve yaptıkları işaretlerin belli olduğunu, olayın faillerinin kısa
sürede yargı önüne çıkarılacağına vurgu yapan Arınç, şu
değerlendirmelerde bulundu:
"Gerek televizyonlara gerek
ekranlardaki görüntülerden, gerekse gazetelerde yayınlanan boy boy
fotoğraflarından, arabanın üzerine çıkarak camlarını kırmaya
çalışanların veya öğretmenevi önünde toplanarak kollarını kaldırmış bir
şekilde malum işaretleri veren bazı grupların taşkınlıkları çok açık
biçimde görünüyor. Emniyet güçleri kamera kayıtlarından veya bir başka
delilde bu kanuna aykırı eylemi yapanların tespitinde zorluk
çekmeyecektir zannediyorum. Bu bir yargı sürecinin başlamasıdır,
savcılıklar soruşturma yapmaktadırlar. Sonunda bu olaylarda kimin dahli
olduğunu, kimin kanunsuz eylem yaptığını herhalde hepimiz göreceğiz ve
herhalde yargı bu konuda kararını vermiş olacak.
Sayın İçişleri
Bakanımız tabi bir hizmet kusuru olup olmadığı noktasında özellikle
Sinop'ta ve kısmen Samsun'da idarecilerimizin ve emniyet
görevlilerimizin bu olayların büyümesinde bir ihmalleri olup olmadığı
konusunda müfettişler aracılığıyla bir inceleme başlattığını hepimiz
biliyoruz. Bu da esasen doğrudur. Çünkü her olayın arkasından ölümlü bir
hadise olmuşsa cumhuriyet savcılıkları ayrıca incelemelerini
derinleştiriyorlar, ama bunun dışındaki olaylarda da kimin ihmal ve
kusuru bulunduğu noktasında adli soruşturmanın yanı sıra idari
soruşturmalar ve incelemeler de yapılabiliyor.
Olayların failleri, tahrikçileri eminim kısa sürede yargı önüne çıkarılmış olacaktır."
"4. YARGI PAKETİYLE BİLDİRİLERDE SİLAHA YÖNLENDİRME YOKSA SUÇ TEŞKİL ETMEYECEK"
Bülent
Arınç, bir gazetecinin 4. Yargı Paketi'nin içinde bilinmeyen yeni bir
maddenin olup olmadığını sorması üzerine, "Uzun süre herkes
tasavvurundaki 4. yargı paketi konusunda çok şeyler yazdı,çok büyük
beklentiler içerisine girildi. Adalet Bakanımızın ve ilgili
arkadaşlarımızın zaman zaman yaptığı bilgilendirici açıklamalarla
özellikle 4. Yargı Paketi'nin temelinde ne olduğunu hepimiz gördük"
dedi. Arınç paketle birlikte bildiri veya propagandalarda silaha
yönlendirme yoksa bu eylemin suç olmaktan çıkarıldığına vurgu yaparak
şöyle konuştu:
"Şimdi terörde şiddet unsuru dendiği zaman bu yanlış
bir ifade olur, zaten şiddet terörün unsurlarından birisidir. Bizim
Terörle Mücadele Kanunu'nun 6 ve 7. maddelerinde yapacağımız yeni yasal
düzenlemede, bildiri ve açıklamalarda şiddete, terörü, silaha
yönlendirici unsurların olmamasıdır. Eğer bir bildiride, açıklamada,
konuşmada veya bir başka şekilde fikirlerini, düşüncelerini ortaya
koyarken övme unsurunun, propaganda unsurunun şiddetten arındırılması
gerektiğini düşünüyoruz.
Açıklamalarda teröre yönelten,
şiddete yönelten unsurların olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Bu
ayrıcalık bugüne kadar yoktu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin pek çok
kararlarında, pek çok raporlarda şiddet taşımayan düşünce
açıklamalarının terörle ilintili olmayan düşünce açıklamalarının suç
olmaması gerektiği ifade ediliyordu. Bu tamamen doğrudur. AİHS, AİHM
kararları bir tarafa dünyanın geldiği noktada ifade özgürlüğü mutlaka
asıldır ve bütün özgürlüklerin bileşkesidir. Yani bir konuşmada,
kitapta, başka bir şekilde düşünce açıklamada suç işlemeye
yöneltilmiyorsa şiddet ve terör teşvik edilmiyorsa bize aykırı gelse
bile bütün düşüncelerin özgür olması asıldır.
Dolayısıyla
bugün özellikle 6 ve 7. maddelerde ve Türk Ceza Kanunu'nun zannediyorum
215. maddesinde yapacağımız değişikliklerle düşünce açıklamalarındaki
şiddet unsurunu daha çok ön plana çıkarıyoruz. Bu bence düşünce ve ifade
özgürlüğü konusunda atılmış en önemli adımlardan bir kaç tanesidir.
AİHM'nin
kararlarında ifade edilen, işaret edilen hususlarda da yargı
sistemimizde, adli ve idari yargıda bazı değişiklikler yapılmaktadır.
Kanun maddelerinde, CMK'da bazı değişiklikler yapılmaktadır. Ancak
basınımız, belki kısmen bilgisizlikten, bilgi noksaklığından veya kısmen
de arzu ettiği bir unsur olması bakımından 'yani herkes dışarı mı
çıkacak, örtülü af mı geliyor, çözüm sürecinin unsuru mu olacak,
Ergenekon veya balyoz sanıkları bundan istifade mi edecek, askerler veya
milletvekilleri de bu kanun çıktığı zaman hepsi tahliye mi edilecek'
şeklindeki soruları 4. Yargı Paketi'nin içerisinde cevabını bulmuyor.
Yapmak
istediğimiz konu genel bir düzenlemedir, özellikle bildiri ve düşünce
açıklamalarında veya propaganda da şiddet unsuru yoksa, silaha
yöneltmiyorsa, tehdit içermiyorsa her türlü açıklamanın serbest olacağı,
en azından suç teşkil etmeyeceği esası getirilmektedir.
Beklentilerinize karşılayamayacağı için 4. Yargı Paketi'nden dolayı
mahcubiyet duyduğumu da ifade etmek istiyorum.
Zannediyorum Pazartesi günü kanun metni hepinizin elinde olacak."
YÜKSEK YARGI'DAN GELEN ELEŞTİRİLER
Arınç,
bir gazetecinin Başbakan Erdoğan'ın Cilvegözü Sınır Kapısı'nda meydana
gelen patlamayla ilgili başka bilgiler olduğunu hatırlatarak yeni bir
gelişmenin olup olmadığını sorması üzerine, "Cilvegözü konusunda sizinle
paylaşacağım yeni bir konu yok. Bakanlar Kurulu'nda da görüşülmedi.
Sayın Başbakanımız o sözleri hangi amaçla söyledi veya işin içerisinde
hangi işler var bu konuda bilgim olmadığını ifade etmeliyim" diye
konuştu.
Bülent Arınç, yüksek yargından gelen eleştirileri de
değerlendirdi. "Yargıda bugünkü paralel yapılanmayı reddediyoruz" yüksek
yargının Temyiz Mahkemesi çatısı altında toplanmasına ilişkin
eleştiriler için şunları söyledi:
"Askeri yargıtay var, sivil
yargıtay var. Askeri Yüksek İdari Mahkemesi var, sivil Danıştay var.
Veya bir başka şekilde. Yargıda temyiz ismiyle veya yüksek temyiz
ismiyle bir kurul oluşturulmasını, idari yargıdan ve adli yargıdan
gelecek davalara bakacak ayrı bürolar, yani yargıtay ve danıştay üyeleri
olmasını arzu ediyoruz. Buna ilişkin zannediyorum 10-12 maddelik bir
teklifimizi sunduk. Diğer partiler buna katılırlar veya katılmazlar.
Niçin katılırlar, katılmazlar arkadaşlarımız her halde fikirlerin orada
ifade edeceklerdir. Her partinin bizce tabu sayılabilecek düşünceleri
bile olsa komisyona gelmeli konuşulmalı mutabakat hasıl olursa metin
haline getirilmeli, mutabakat hasıl olmazsa da bizim parti olarak
düşüncemiz budur bunu ifade etmeli. Biz bu konuda büyük bir hassasiyet
gösteriyoruz ve görevimizi iyi bir şeklide yapıyoruz."
"YARGITAY VE DANIŞTAY BAŞKANININ AÇIKLAMALARINI NORMAL GÖRÜYORUM"
Arınç, Yüksek Yargı'nın eleştireleri içinse şöyle konuştu:
"Konular
açıklandıktan sonra aleni hale geldikten sonra önce Yargıtay
başkanımızın, daha sonra Danıştay başkanımızın, bugün de HSYK 1. Daire
Başkanı şahsın açıklamaları oldu, ben bunları çok normal görüyorum. Şu
açıdan normal görüyorum; yani yargı ile ilgili düşüncelerini usulünce
açıklamaları ve tamamen hukuk mevzuatı içinde kalmaları doğrudur.
Elbette bugün yargıda görev yapan insanların kendi kurumlarının alacağı
şekiller konusunda fikirlerini ifade etmeleri, Anayasa
Komisyonu'ndakiler tartışırken yargıdan da buna ilişkin görüşlerin
açıklanması bence makuldür, doğrudur, eğer çok haklı ifadeler içeriyorsa
bu konu üzerinde de kenndi düşüncelerini ifade etmiş lourlar.
Burada
garip olan şu; özellikle Danıştay Başkanımızın açıklamaları kamuoyu ile
paylaşıldıktan sonra benim meşhur sözüm bazılarının aklına geldi. Yani
benimle aynı sınıfta arkadaş olan bu kişinin seçilmesi karşısında
gösterdiğim sevinci neredeyse darb-ı mesel haline getirmişlerdi. 'Nasıl
olur da Bülent Arınç'ın arkadaşı olan bu kişi bugün bu sözleri
söyleyebilir?' Bal gibi söyleyebilir, bizim arkadaşlığımız böyledir.
Yani siz mahcup oldunuz, çünkü seçilmesinden sevinç duyduğumuz bir
insanı siz zannediyorsunuz ki biz birbirimizin kopyasıyız, ne dersek o
olur, bu insanların kendi şahsiyetleri adete yoktur. Hayır, geçmiş
yargıtay başkanımız da bugünkü yargıtay başkanımız da pırıl pırıl
mesleğinin ehli, birinci turda çok yüksek oyla seçilmiş yargının göz
bebeği olan insanlardı.
Yargı konusunda söyleyeceği sözler
bize ters gelse bile biz buna saygı duyarız, aynen danıştay başkanımızın
çok haklı olarak işaret ettiği konular gibi. CHP'li bir takım sözcülür
'nasıl oluyor da bu kişi, filan kişiyle arkadaştı, seçilmesinden şöyle
sevinç duymuştu bu sözleri konuşabiliyor'. Bu bazılarının acizliğini,
çaresizliğini gösteren bir durum oldu. Konuşabilirler başkanlarımız,
yazabilirler, yeterki kendi görev alanlarıyla ilgili çok doğru, makul
görüşler olsun. Biz buna her zaman saygı duyacağız."
"MİKTAR AZ BULUNDUĞU İÇİN İHALE İPTAL EDİLMİŞ OLABİLİR"
Bülent
Arınç, bir gazetecinin Otoyol ve Köprülerin özelleştirilmesiyle ilgili
ihalenin iptal sebebini ve ileriye yönelik yeni bir takvim olup
olmadığını sorması üzerine, "Bilemem, zaten bununla ilgili bir ipucunu
Sayın Başbakanımız bir televizyon konuşmasında vermişti" diyerek,
ihaledeki miktarın düşük bulunmuş olabileceğini söyledi. Arınç, "Yani
köprülerin, otoyolların şu kadar yıllık gelirine verilen rakam herhalde
düşük bulunmuş olmalı ki, kamunun menfaatini gözetmek açısından bugün
yapılan açıklamayla bu ihale kabul edilmemiş oldu. Dolayısıyla bunda
kamunun yararı olabilir" şeklinde konuştu. Arınç şunları kaydetti:
"
'Yeni bir ihale yapılacaksa beklentiniz nedir?' derseniz, o günkü piyasa
bunu belirler. Önemli olan bu konuda karar verecek, Bakanlar
Kurulu'ndaki ilgili arkadaşlarımızdan oluşan heyetimizdir. Ben bu yararı
gözettikleri için arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyorum. Bunun maddi
hesaplamasının, getirilerinin ne olabileceğini onlar mutlaka çok daha
iyi biliyorlar."
PKK'NIN ELİNDEKİ KAYMAKAM VE ASKERLERİ BIRAKACAĞI İDDİASI
Arınç'a,
terör örgütü PKK'nın kaçırdığı kaymakam ve askerleri çözüm sürecinden
dolayı serbest bırakacağına dair iddialar da soruldu. Arınç bu yöndeki
haberler için şöyle konuştu:
"Umarım. Çünkü bu arkadaşlarımızı biz de
arıyoruz, ulaşmaya çalışıyoruz, kurtarılmalarını istiyoruz. İnanın her
gün bu arkadaşlarımızın hayatlarıyla, varlıklarıyla ve biran evvel
evlerine, işlerine, ailelerine kavuşmasıyla ilgili birimlerimiz büyük
bir çalışma gösteriyorlar. Ama bundan farklı olarak bu çözüm süreci
içerisinde bu bir beklentidir. Yoksa maddi verilere dayanan bir
karşılığı yok bu işin. Ayrıca serbest kalabileceklerse biz ulaşmadan
onlara bir şekilde kendileri özgürlüğüne kavuşacak olursa bundan da
sevinç duyarız. Ama biz belli bir beklentinin de içerisinde değiliz.
Umarız ki biran önce bu arkadaşlarımız özgürlüklerine kavuşmuş
olsunlar."
22.02.2013 21:48:13
4. yargı paketi Meclis'e gönderildi
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu sona erdi.