"Havada bulut sen bunu unut..."
Çocukluğumuzun en güzel tekerlemelerindedi...
Palandöken'in eteklerine tutunarak büyüyen bizler, o melodiyle ne hayaller kurardık...
Hatırlayan var mı?
"Biz büyüdükte kirlendi dünya..."
Yeni bir Türküydü ve sanırım Derya Köroğlu söylerdi;
"O karlı ovada yenik düşüyor her şey zamana..."
Ama yalanlar gün vurunca kardan da, kârdan da hızlı eriyor değil mi?
***
Yine dağıldı beynimiz.. Ne anlatacaktık, nereye vardık!
Gelin önce Leblebiciler yokuşunun ortasında park edilmiş araç gibi negeriye, ne de ileriye gidemeyen Erzurum'u; hazır binlerce geleceğini gören kâhini varken biz biraz geçmişe götürelim.
Emin olun değişmeyen tek şey bu kadim şehrin kaderi...
Geçmişte de bir avuç insan başının çaresine bakmaya çalışırken Erzurum'da, birileri de bugün olduğu gibi yine hep başını yemeye çalışıyormuş...
1835 defterlerine göre 100 bin nüfusu, 55 mahallesi, 11 fırını, 4 Meyhanesi, 32 hanı, 79 medresesi, 81 tabakhanesi, 54 hamamı varmış Erzurum'un...
Ermeni'si, Rum'u, Arnavut'u, Bulgar'ı, Rus'u ve hatta Hindu'su...
Anlayacağınız Erzurum'un o karmakarışık 100 bin nüfusu, o hengâmede seferberlikten başlayıp (1877), Erzurum Kongresi'ne (1919) kadar olan 'Dadaş Kültürü'nün hatıralarda kalan altın dönemini inşa etmiş.
Ne olmuş, ne bitmişse bugün olduğu gibi film birden kopmuş.
Birinci Dünya Savaşı'nda Erzurum'un nüfusu 15.000'e düşmüş...
Kaçan kaçana... Kaçırtanlar da kaçmış Erzurum'dan...
İşte o dönemleri yeniden yaşamaya başlatıyor tarih galiba...
Dejavu mudur nedir!
***
Birileri ısrarla Erzurum'u eski günlerine tekrar kavuşturmaktan bahsediyor.
Erzurum'un şu anda aklınıza ilk gelen 30 kişisinin adını bir kâğıda yazın.Ve sorun onlara, hangisi kendi geçmişinden 30 yıl önceki haline geri dönmeyi ister?
Kaldı ki Erzurum'un 30 yıl öncesine dönmesini isteyen kim!
Ve kaçı 1835 nüfus sayımında yukarıdaki alıntı da anlattığımız Erzurum'u yaşamak ister...
Dedelerimiz bu kentte Hindu'ya bile tahammül etmiş...
O, 32 handa kim bilir kimler ağırlanmış, kim bilir kaçı o 4 meyhanenin ya da 79 medresenin yolunu tutmuş?
Bugün viran olmuş yüzlerce eski Erzurum evinin yapılışı da o dönemlere denk geliyor. Hatta çeşmeleri, çarşıları...
Galiba insan kendisinden, dininden, kültüründen ve dahası geçmişinden emin olunca hani şimdilerde meşhur bir laf var ya "öteki"...
İşte o ötekiye de katlanabiliyor (muş)...
İşte ispatı 1835'in Erzurum'u!
***
Bir de şu son 30-40 yıldaki kafayla geldiğimiz Erzurum'a bakın...
Dillerden düşürülmeyen; hak, hukuk, birlik, kardeşlik Erzurumluluk nameleri ama ötekileri yok...
Bırakın dedelerimizin ötekileri sahiplenmesini, Erzurum bugün park ettiği bu yokuşun ortasında ileriyi değil geriyi özler hale getirilmiş...
Biliyor musunuz?
"Ev danası öküz olmaz" sözü de Erzurum'un, Erzurum olduğu o dönemlerdeki bir deyimmiş...
Dinlemedik!
Ev danalarını öküz yaptık.
İş geldi şimdi öküzlerin Erzurum'u, Erzurum'dan silme çabasına dayandı...
***
Şu son 30-40 yılda Erzurum'un adından ve sırtından geçinenleri;
Dürüstlüğüne söz kondurmayanları,
Namus ve erdem timsali, Hz. Ömer'in temsilcisi gibi ortalıkta dolaşıp, her türlü herzeyi yiyenleri gördükçe o geçmişteki Dadaşlardan utanmayalım mı?
Şimdi; bu şehri ve kültürünü hep kendilerine yonta yonta; dız-dıblak, çırıl-çıplak hale getiren bu adamlara; dürüst,
bu adamlara; arlı, hayalı,
bu adamlara; yalansız,
bu adamlara; çıkarsız ve riyasız,
ve bu adamlara; adam dediğimiz için yüzümüz kızarmasın mı?
Bırakın ötekileri...
Dedik ya bunlar; son 30-40 yıldır her değeri...
Misal; Peygamberin Sancaktarı Abdurrahman Gazi'yi,
'Efem... Efem..' diyerek 'Dadaşlık kültürünü' ilmek ilmek ören mazlum Alvar İmamı'nı sömürmüyorlar mı? ( Ne tesadüf ki; zatın öz torunları 'mazlumoğlu' diye anılıyor!)
Parklar, bahçeler kurarak yetimlerin, şehitlerin kısacası kamunun mallarını parsellemediler mi?
***
Hadi gel de öfkelenme...!
Siz misiniz, o mukaddes sıfatı üstünüze giyen "emindir" diye fakir-fukara, garip-gurebanın malı, mülkü, hakkı, hukuku teslim edilenler...
Siz misiniz; riyadan, çıkardan uzak yaşadığını iddia ederek tüyü bitmemiş yetimlerin hakkına kast edenler...
Bu kadim kentin gelmiş geçmiş tüm maddi ve manevi değerlerinin adına ve üstüne basa basa...
Hadi biz susalım!..
Şimdi siz konuşun;
Ey!..
Dağları kurutup, ovaları imarsız bırakanlar...
Ey, koca kenti küçültüp küçültüp çukurlara dolduranlar...
Ey, korkusuzlar,
Ey, günü birlik fatihler...
Ne kalacak yarına, sizden sonraya...
Geldiğiniz yere bir bakın...
İyi bakın;
Her şey binip gitmiş uçurtmalara...
Biz sağların bir önemi yok belki de;
Siz ölülerinizden de mi utanmazsınız!
Hani nerde dilinizden düşürmediğiniz o adalet!
Yetiş Ya Ömer!..
----
(*)1835 verileri Avrasya İncelemeleri Merkezi'nden alınmıştır.
Kaynak: http://www.avim.org.tr
24.08.2013 13:23:48