Erdoğan, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nde (ETÜ) yapılan 67. Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, Merkez Bankası’nın döviz rezervini 27,5 milyar dolardan 93 milyar dolara çıkardıklarını belirtti.
”27 milyar dolar nerede 93 milyar dolar nerede? Buraya ulaştık. İnşallah önümüzdeki yılın nisan ayında IMF’nın borcunu tamamen sıfırlamış olacağız. Bu yıl sonu itibarıyla da hedefimiz Merkez Bankası’nın döviz rezervini 100 milyar dolara ulaştıracağız” diyen Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
”En önemlisi de biz, inşallah ne bizden sonraki hükümetlere ne bizden sonraki nesillere, milletimize, ülkemize asla ve asla böyle bir fatura yüklemeyecek, böyle bir bedel bırakmayacağız. Sağlam bir ekonomik yapı için, güçlü, istikrarla büyüyen bir ekonomi için demokrasiyi güçlendirdik, güçlendirmeye devam edeceğiz. İki sır kelime; istikrar ve güven. İşte Türkiye bu dönemde bunu yakalamıştır. Artık istikrar var, artık güven var. Demokrasi güçlendi, ekonomi güç kazandı ve at başı ikisi beraber yürüyor. Demokrasi güçlendikçe sadece belli kesimler, belli zümreler, belli bölgeler değil, Türkiye’nin tamamı kazandı. Hukuk güçlendikçe ekonomi büyüdü. Mafyalar, çeteler devre dışı kaldıkça ekonomi büyüdü. Demokrasi güçlendikçe ekonomi büyüdü. En küçük bir geriye gidiş bütün bu kazanımların heba olmasına neden olur ki, biz geriye gidişe, durmaya ve duraklamaya asla müsaade etmeyeceğiz. Ben, iş verenlerimizin, iş dünyamızın, reel sektörün de artık demokrasiye çok sıkı şekilde sahip çıktığını görüyorum ve bundan da gelecek adına ayrıca umut duyuyorum. İnşallah yeni bir anayasa ile hem ulaştığımız seviyeleri daha güçlü şekilde muhafaza etmeye hem de gelecekteki hedeflerimize daha kararlı şekilde ilerlemeye devam edeceğiz.”
-”2023 hedeflerimiz sadece ve sadece yeni bir anayasayla mümkün olabilir”-
Yeni bir anayasa konusunda parti ve hükümet olarak hiçbir ön yargılarının olmadığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, ”Elbette ülkenin ve milletin sınırları, bizim sınırlarımızdır. Ama bu sınırlar dairesinde huzuru, barışı, refahı, dayanışmayı ve kardeşliği pekiştirmek isteyen her adımın yanında oluruz, arkasında oluruz” dedi. Erdoğan, şöyle konuştu: ”Dayatmayla yapılan reformların, dayatmayla yapılan anayasaların Türkiye’ye fayda sağlamadığını, tam tersine zarar getirdiğini hep birlikte gördük ve yaşadık. Yeni bir anayasa için oluşan fırsatın hiçbir şekilde dayatmayla, zorlamayla heba edilmesini istemeyiz. 12 Haziran seçimlerinin hemen akşamı biz, yeni anayasayla ilgili çalışmaları zaten başlatmıştık. Aradan yaklaşık bir yıl geçti. Gerçekten yeni anayasa için şu anda dahi çok ciddi bir birikim oluştu. Bizim partimizde ilgili kurullarımız çalışmalarına devam ediyor. Meclis grubumuz, Meclis’teki komisyon, TBMM Başkanlığı aynı şekilde çalışmaya devam ediyor. Başta TOBB olmak üzere sivil toplum örgütleri bu noktada çok anlamlı ve kapsamlı çalışmalar yaptılar.” ”Biz parti olarak yeni anayasa çalışmalarında masadan kalkan taraf asla olmayacağız, asla” diyen Erdoğan, şöyle devam etti: ”Sürecin kilitlenmesine, bütün bu sarf edilen enerjinin heba edilmesine de göz yummayacağız. Uzlaşma, herkesin heybesindekini karşı tarafa dayatması değildir. Uzlaşma, tarafların birbirine doğru adım atması, atabilmesidir. Uzlaşma, ortak bir noktada buluşabilmektir. Farklılıkları değil, ortaklıkları öne çıkarabilmektir. Hiç kimsenin, hiç bir güruhun zihnindekini, heybesindekini bütün bir millete dayatmasına, böyle bir girişimine, böyle bir girişimin içine girmesine rıza göstermeyiz ama sürecin kilitlenmesine de müsaade etmeyiz. Biz en başından beri ’Sivil, özgürlükçü, demokratik bir anayasa’ diyoruz. Bu sıfatlar, bu kavramlar ne kişiden kişiye, ne partiden partiye değişen, ne de sınır çizilecek kavramlar değil. Ben sivil, özgürlükçü, demokratik bir anayasa yapabileceğimize inanıyor, bunun umudunu taşıyorum. Şu ana kadar oluşan manzara, oluşan ortak heyecan esasen bunun bir ifadesidir. İnşallah anayasa için oluşan güzel manzarayı bozmadan, anayasa için oluşan heyecanın heba olmasına izin vermeden bu süreci mutlu bir sona ulaştıracağız. 2023 hedeflerimiz sadece ve sadece yeni bir anayasayla mümkün olabilir. Mevcut anayasayla özgürlükleri genişleten değil, daraltan bir anayasayla, ’ama’larla, ’ancak’larla dolu bir anayasayla 2023 hedefleri yakalanamaz. Türkiye dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olamaz. Biz hep birlikte Türkiye’nin ayağına pranga olan, Türkiye’yi adeta paçasından tutup aşağı çeken tüm bu engelleri kaldıracak, ufku daha da genişletecek, görüş alanını daha da aydınlatacağız.”
-”Telaffuzu dahi mümkün olmayan kavramlar üzerindeki gölgeyi kaldırdık”-
Terörü, Türkiye’nin en önemli meselelerinden biri olarak nitelendiren Erdoğan, terörün sadece belli bir bölgeyi, belli kesimleri değil Türkiye’nin tamamını ilgilendiren ve huzursuz eden bir sorun olduğunu söyledi.
Yaklaşık 30 senedir bu sorunun yaşandığını bildiren Başbakan Erdoğan, ”Gerek yanlış teşhis, gerek yanlış yöntemler nedeniyle iktidarı devraldığımızda yıllar içinde küçülen değil, büyüyen bir terör olgusuyla karşılaştık” diye konuştu. Başbakan Erdoğan, şu açıklamalarda bulundu: ”Öncelikle teşhis noktasında dar kayıplara, sloganlara, ön yargılara kapılmadan gerektiğinde eleştirimizi, gerektiğinde ülke olarak öz eleştirimizi yaparak temellere inmeye çalıştık. Sorun nereden geliyor, nasıl başladı, nasıl ilerledi ve nasıl terör boyutuna ulaştı? Sorun bir mağduriyetin telafisi talebinden çıkarak nasıl istismar boyutuna ulaştı? Bunları samimi şekilde ön yargısız şekilde konuştuk ve konuşuyoruz. 2002’de konuşulmayan, konuşulamayan mevzuları gündeme taşıdık. Telaffuzu dahi mümkün olmayan kavramlar üzerindeki gölgeyi kaldırdık. Siyasetin ve diplomasinin dilinin ötesinde soğuk bir devlet diliyle değil, kardeşliğin diliyle meseleye yaklaştık. İnkar politikalarını çok kararlı şekilde reddederken eş zamanlı olarak bölgeye yönelik ihmali de telafi etmenin çabası içinde olduk. Doğu ve güneydoğu illerimizde Cumhuriyet tarihimizin en büyük kamu yatırımlarını gerçekleştirdik. İller, bölgeler arasındaki eşitsizliği ortadan kaldırmak için eğitim, sağlık, adalet, emniyet hizmetlerinin, ulaşım hizmetlerinin bölgeye yaygın ve kaliteli şekilde ulaşması için yoğun yatırım yaptık. Yine eş zamanlı olarak kültürel ve demokratik alandaki reformları cesaretle uyguladık. Sadece sorunu değil, sadece sorunu ortaya çıkaran sebepleri değil, kardeşliğimizin önündeki engelleri, kardeşliğimize yönelik tehditleri de dikkate alarak çok kapsamlı bir süreci, çözüm sürecini başlattık.”
-”Birileri gitmiş kuzey Irak’ta, Kandil Dağı’nda bir taşeronluk ofisi açmış...”-
Bir benzetmeyi de salondakilerle paylaşan Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: ”Birileri gitmiş kuzey Irak’ta, Kandil Dağı’nda bir taşeronluk ofisi açmış. Bu taşeronluk ofisinde ne yazık ki kanla alışveriş yapılıyor, canla alışveriş yapılıyor. Oradan sadece belli kişiler, belli gruplar da değil, altını çizerek söylüyorum, Türkiye’ye karşı hasmane tutumu olan belli ülkeler, belli odaklar da gidiyor kan karşılığı, can karşılığı alışveriş yapıyorlar. Kan akıtarak, can alarak ticaret yapan bu taşeronluk ofisi sahipleri ticaretlerini zarara uğratacak her faaliyetin önünde durmaya çalışıyorlar. Böyle karlı bir iş yeri varken sahipleri orayı niye kapatsın? Böyle her işe uygun taşeron bir firma varken o firmayı kiralayanlar, o firmanın faaliyetlerine niye engel olsunlar? Türkiye’de adının başında milletvekili sıfatı olanlar, adının başında genel başkan sıfatı olanlar pervasızca çıkıp dağdaki gençleri teşvik edebiliyorlar. Neden? Çünkü, onlar da işte o taşeronluk ofisinden besleniyor, onlar da oradan nemalanıyor. Kürt kökenli kardeşlerimin çocukları dağda ölürken, bizim gençlerimiz, polisimiz, askerimiz şehit olurken bu baronlar semirdikçe semiriyor.
İşte geçtiğimiz günlerde bir gazetede çok enteresan bir fotoğraf yayımlandı. Deyim yerindeyse ofisin önünde hatıra fotoğrafı çektirmişler, on yıl önce çekilmiş fotoğraf. Fotoğrafta 19 kişi var ve 13’ü çatışmalarda ölmüş, biri kayıp, biri yakalanmış, biri vesaire...Sadece taşeronluk ofisinin sahibi hayatta. Peki Allah aşkına soruyorum; Bunların siyasi uzantısı olan parti bunu sorgulamayacak mı? Susmaya devam mı edecek? Bunlar uyuşturucu ticaretine ses çıkaramazlar, örgüt içi infazlara ses çıkaramazlar, örgütün faili meçhullerine ses çıkaramazlar. Tacizlere, tecavüzlere, mağarada katledilen kadınlara ses çıkaramazlar. Ama çıkarlar utanmadan, sıkılmadan ’Dağa çıkan PKK’lı teslim olmasın’ demek pervasızlığını, sorumsuzluğunu sergilerler.”
-Toplumsal uzlaşma-
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ”Şunu burada samimiyetle ifade etmek durumundayım. Bu kanlı örgütün de, bu kanlı örgütün gölgesindeki siyasetçisinin de bunların niyetlerinin görülmesi için Türkiye maalesef gönül birliği içinde bir yaklaşım sergilemeyemedi. Siyasetçi sergileyemedi, medya sergileyemedi, sivil toplum böyle bir gönül birliği içinde hareket sergileyemedi. Daha düne kadar Kürt meselesini inkar edenler, bugün son derece muğlak biçimde toplumsal uzlaşmadan söz ediyor. Peki nedir toplumsal sözleşme veya nedir toplumsal uzlaşma? Toplumsal uzlaşma, Hakkari’ye gidip Türk bayrakları olmaksızın miting yapmak mı? Toplumsal uzlaşma, istismar mı? Toplumsal uzlaşma acı ölümler üzerinden istismar siyaseti yürütmek mi? Toplumsal uzlaşma, kan üzerinden oy devşirmeye mi kalkışmak veya çalışmak mı? Toplumsal uzlaşma Anayasa değişikliği halk oylamasında hayır oyu kullanmak mı? Onlarla aynı kefede hareket etmek mi? Aynı şekilde medyaya bakıyorsunuz, terörün ekmeğine yağ sürecek, teröre oksijen sağlayacak, terörün propagandasını yapacak bir tavır sergileniyor. Bu ülkenin, bu milletin birliği, kardeşliği bir tarafa itiliyor, bakıyorsunuz farklı odakların, farklı çevrelerin operasyonları bizzat medyamız tarafından yürütülüyor. Bakın, tüm bu operasyonlara karşı tek yürek olmak zorundayız, sağduyulu olmak zorundayız. Bu ülke üzerinde operasyon yapmak, ameliyat yapmak isteyenlere karşı tek yürek olmak zorundayız. Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Hiç kimse yeis içinde, ümitsizlik içinde olmasın. Çok mesafe kaydettik. İnşallah azimle, kararlılıkla yolumuza devam edecek, Allah’ın izniyle terör meselesini de bu ülkenin gündeminden er veya geç çıkaracağız.” (Milliyet)
20.05.2012 19:30:04