“Amerikan modernleşmesi” konulu konferansta, modernleşmenin 20. Yüzyılın ilk yılları ile İkinci Dünya Savaşı arasında sanatta kültürel bir hareket ya da dönem olarak tanımlandığını ifade etti.
Erzurumajans-Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Kültürü ve Edebiyatı
Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Beşe, edebiyatta ve sanatta moderni
tanımlamak için öncelikle üslupta yenilik, geleneksel yapının
reddedilmesi ve okurun evvelce kabul ettiği ön kabullerini; düzen ve
değer kavrayışını sarsacak deneysel projelerle söze başlanılması
gerektiğini söyledi.
Beşe, Kültür Merkezi’nde verdiği “Amerikan
modernleşmesi” konulu konferansta, modernleşmenin 20. Yüzyılın ilk
yılları ile İkinci Dünya Savaşı arasında sanatta kültürel bir hareket ya
da dönem olarak tanımlandığını ifade etti.
MODERN SANAT
“Modernizm, sanat ve edebiyat bağlamında Amerika’ya New York’da
gerçekleştirilen Armory Sanat Sergisi ile geldi denilebilir. Bu sergi
yenilikçi sanatçı, yazar ve düşünürleri bir araya getirerek modern
sanatın ve estetiğin en önemli örneklerini sunar. Fransız ressam Marcel
Duchamp’ın çıplaklığı resim sanatına, William Carlos Williams’ın günlük
yaşamı şiire taşıması, o güne kadar süregelen geleneksel sanattan
farklılığın/kopuşun seslerini duyurmaktaydı” değerlendirmesini yapan
Beşe, şöyle devam etti:
ÇELİŞKİN UNSURLAR
“Modernizm bir takım
çelişkili unsurları da beraberinde getirmiştir. Örneğin, demokratik
vurguları öne çıkarır ve ataerkil aile tipini toplumun temel direği
olarak tanımlar. Bir diğer çelişkili unsur da elitist olmasıdır.
Modernizmin merkezleri Chicago, Los Angeles ve NYC gibi geniş ve büyüyen
Amerika kentleridir. Amerika’da modern edebiyatın mekânları milyonlarca
insanların bir arada yaşadıkları kentlerdir.”
Konuşmasında daha
sonra modern edebiyatın diğer unsurları olarak kadın yazarların
özgürleşmesi ve modern kültürün oluşmasını anlatan Beşe, şirketleşmenin
de modernleşmenin temellerinden biri olduğunu belirtti. Beşe, şu
hususlara dikkat çekti:
“Amerika başta olmak üzere modern dünya iş
yaşamında büyümeyi şirketleşme ile gerçekleştirmiştir. 20. Yüzyılla
birlikte Amerika’da iş, anonim şirket ve şirketleşme anlamına
gelmekteydi. 1924’te yeni seçilen Başkan Coolidge, konuşmasında
‘Amerikalıların başlıca işi, iştir. Fabrika inşa eden kişi aslında bir
tapınak inşa etmektedir. Orada çalışan işçi aslında ibadet etmektedir’
der. Bu konuşmadan beş yıl sonra (1929’da) bu tür dindarlık acı bir
ironiyle kesintiye uğrar. 1929’da Borsanın çöküşü ve arkasından Büyük
Bunalım yılları, toplumsal ve politik yapılanmaya şok etkisi yaratır.
Aslında 1910 ve 1920’li yılların başında çelik, kömür ve tekstil iş
kollarında başlatılan grevler, Amerika’nın işçi hakları konusunda adım
atması gerektiğinin uyarısını vermişti. Ancak 1929 Bunalım yıllarında bu
çatışmalar büyüyerek sanata ve edebiyata da hâkim olmuştur. 1930’lu
yıllarda Amerika tarihinde görülmemiş bir ekonomik sıkıntının eşiğine
gelmiştir.”
Beşe, konuşmasında, Popüler Kültür ve Medya, Çok
Kültürlülük, Yabancılaşma ve Postmodernizm konularının de Amerikan
Modernizminin yapısal parçaları olarak ele alarak değerlendirdi.