Alberto Manguel'in Gördüğü Erzurum

Arjantinli yazar Alberto Manguel, etkisinde kaldığı Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Beş Şehir" isimli eserinde yer alan Erzurum'u  görmek  ve kendi bakış açısıyla değerlendirmek  için 2013 yılında  şehrimize gelmişti.

Tanpınar'ın fevkalade güzel bir üslupla kaleme aldığı ve aradan geçen yıllara rağmen değerini kaybetmeyen "Beş Şehir" isimli  eserin izinin sürülmesi heyecan verici bir durumdu.

Merak edilen"Beş Şehir" kitabında Tanpınar'ın tahlil ettiği  Erzurum'u bu gün  yabancı bir yazarın  görmesi ve değerlendirmesiydi.

Beş şehir içerisinde Erzurum ,doğduğumuz büyüdüğümüz ve kültürü ile yoğrulduğumuz  şehrimizdi, elbette ki bu konuda  merakımız, hassasiyetimiz ve beklentimiz olacaktı.

Üç yıl sonra Alberto Manguel'in   Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan "Tanpınar'ın İzinde Beş Şehir" kitabı elimize geçince büyük bir hayal kırıklığına uğradığımızı, daha doğrusu  dağın fare doğurduğunu söyleyebilirim.

Kitabın Erzurum bölümü , ön yargıdan uzak objektif bir biçimde değerlendirildiğinde  şehrin gerçekleriyle örtüşmeyen  tespitlerin yanında  çok  doğru yaklaşımlarında olduğunu görmekteyiz.

Ahmet HamdiTanpınar'ın  Erzurum'a geldiğinde şehir kültürüne sahip  Sıtkı ve Cevat Dursunoğlu gibi münevver insanlarla muhatap olduğunu  bilmekteyiz.

 Ahmet Hamdi Tanpınar'ın, Erzurum'da bulunan Prof. Dr. Mehmet Kaplan'a gönderdiği 31 Aralık 1958 tarihli mektubunda kaleme aldığı "Benim Erzurum'da birkaç dostum vardı. Hakikatte Erzurumlu iki dostum, iki kardeşim vardır. Cevad'la kardeşi Sıtkı. Sıtkı'yı bul. Şimdi galiba mütekaid. Bütün bir zevk ve medeniyettir.."şeklindeki sözleri durumu çok güzel özetlemektedir.

Bu münasebetle Tanpınar'ın şehir hakkında topladığı bilgileri doğru adreslerden aldığını ifade edebiliriz.

Alberto'nun ise şehirde kimlerle temas kurduğu, onaşehir hakkında bilgiler sunanların şehri ne kadar tanıdıkları  merak konusudur.

Alberto,görünen Erzurum'u özelliksiz ve her şeyi ile gri bir şehir olarak tanımlıyor.

Yazarın, evlerin büyük kısmınındoğal gazla ısındığı Erzurum'da vatandaşın evlerini soba ve mangalla ısıttığını söylemesi  büyük bir yanılgıdır.

Şehrimizde soba ile ısınan evler olmakla beraber mangal ile ısınma şu anda yoktur.

Mangalla ısınma Orta Anadolu'ya ait bir kültürdür. Mangal, Erzurum da 70-80 yıl öncesinde bazı evlerde kullanılmıştır.

Bilindiği gibi Lalapaşa caminin sağ tarafında  padişah  IV  Mehmet tarafından  duvara yazılan 1671 yılına ait  ferman bulunmaktadır. Yazarın , fermanı 1662 tarihli göstermesi ve  fermandaki metni  hüsnü kuruntu olarak ortaya çıkan bir dini efsane olarak  yorumlaması tarihi gerçeklerle örtüşmemektedir.

 Kadim şehri ,zarafetten yoksun ve modern binaların  arkasına saklanmış olarak tanımlaması çok isabetli bir tespittir.

Yıkıldı yıkılacak eski evleri görmesi, geçmişi taşıyan eserlerin yeteri kadar korunmadığını bu konuda yeterli planların olmadığını  belirtmesi yerinde bir eleştiridir.

Türkçenin yanında insanların Arapça, Ermenice ve Kürtçe konuştuklarını  işittiğini  söylemesi ise halüsinasyon gören bir insanın  geçmişten gelen sesleri duyduğunu iddia  etmesi gibi bir durumdur.

Cenaze çıkan evlerin kapısının önüne ölenin ayakkabılarının koyulması Erzurum kültüründe olan bir uygulama değildir. Bugelenek  orta ve batı Anadolu da yaşatılır, yazarın böyle bir adeti Erzurum'da görmesi olası değildir.

Alberto.yemek kültürümüzle ilgili cağ kebabı ve kadayıf dolması ile ilgili  yerinde tespitler yaparken "ruzeni" ismindeki bir patlıcan yemeğini şehirle ilgilendirmesi merak edilecek bir  durumdur. Zira Erzurum mutfağında böyle bir yemeği bulmak ihtimal dışıdır.

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın  Erzurum lisesindeki izini süren Alberto'nun duvardaki yağlı boya  resmi,1920 yıllarındaki Balkan Savaşı'na  ait tanımlaması  son derece eksik bir bilgidir.

Zira; bu resimler Kosova ve Mohaç meydan muharebelerini yansıtmaktadır..

Uzun yıllar sonra bu resmin yerinde, gezi parkı protestolarının, veya Ermeni trajedisinin olabileceğini  vurgulaması ,hangi bayrağın yerde olacağı kehanetinde bulunması her an değişebilecek dünya konjonktürü ile ilgili görünse de cümlenin içerisinde bir  temenninin olduğu  hissedilmektedir.

Alberto, bir şehrin kimliği çoğu kez müzesinde ve kütüphanesindedir diyerek çok doğru bir yaklaşım sergilemiş ,belki de konuyla ilgili eksikliğimizi bu cümle ile bize duyurmak istemiştir.

Değişik etnik gurupların yaşandığı  Osmanlı döneminde taş işçiliğinde Ermenilerin öne çıktığı bir realitedir .Dolayısıyla o dönemlere ait eserlerde bu ustaların  emekleri göz ardı edilemezAlberto'nun bu konuyu ele alması  sanata ve sanatçıya olan saygının gereğidir ve doğru bir gözlemdir.

Dükkanların zevksizlik örneği olduğunu  ve berbat şeyler sattığını söylemesi hiç de yabana atılacak bir konu değildir. Turizmde iddialı bir şehir için yerinde bir eleştiridir.

Yazarın, Kadim bir şehir olan Erzurum'da  en eski kitapçı dükkanının yetmiş yıllık bir maziye sahip olmasını manidar bulması doğrudur ve  bizler açısından izaha muhtaç bir durumdur.

Şehrimizde kadınların erkeklerin arkasında yürüdüğünübelirtmesi  ve bu durumun  zorlama bir mantıkla izah edilmeye çalışılması şehir kültürü ile köy kültürünü karıştıranların bir ifadesidir. Alberto'nun bu izahı yeterli görmemesi de  çok yerinde olmuştur zira Erzurum ,milli kahramanı kadın olan bir şehirdir ve kadın faktörü şehrimizde ön plandadır.

Alberto Manguel,1829 yılında Erzurum'a gelen A.Puşkin'in "Erzurum Yolculuğu" isimli eserinden Yezidilerle ilgili  alıntılar yaparken yine bir takım çelişkili bilgiler aktarmıştır.

Puşkin,Ararat eteklerinde 300 kadar Yezidi'ye rastladığını bunların başlarında kara kalpaklı,kırmızı kaftanlı ,çirkin bir adamın bulunduğundan bahseder ama bu şahsın etnik kimliği ve ismi hakkında bilgi vermez.

Alberto'nun ,Yezidileri Kürt etnik yapısı ile tanımlaması ve başkanlarını Hasan kabilesinden 60 yaşında "Hasan Ağa" diye aktarması yine izaha muhtaç bir durumdur.

Erzurum'u birkaç sayfada anlatmaya çalışan yazarın bu kısa yazıda yanlış tarihler vermesi  profesyonellikle hiç bağdaşmamaktadır.

 Yazar'ın,1877 yılında Aziziye Tabyalarında çarpışan ve 1955 yılında Erzurum da ölen Nene Hatun'un  Birinci Dünya Savaşı'nda savaştığını ve 1985' de öldüğünü ifade etmesi   vahim bir hatadır.

Kadim bir şehirde kültürümüzü yansıtacak ortamlar ne yazık ki azdır.Var olduğu söylenen ortamlarında tartışılır olması Alberto'nun bize  satır arasında hatırlattığı bir eksiklidir.

Yazarın, bu kısa yazı içerisinde  retedemeyeceğimiz en güzel tariflerinden   biri ülkenin her yerinde mantar gibi biten TOKİ konutlarını gudubet kelimesiyle izah etmesidir.

 TOKİ'leri Ruhsuz, kasvetli  ve  Anadolu'nun kadim topraklarına  hakaret eden yapılar olarak görmesi güzel bir değerlendirmedir.

A.Manguel , Abdurrahman Gazi Türbesine gitmediğini ifade ederek Erzurum'a  bir daha gelmek niyetinde olduğunu vurgulamak istiyor.

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın üç defa geldiği şehrimizde A.Manguel'i  bir daha ağırlamak isteriz.

Yapacağı bu ziyaret ,yazdıklarını tekrar gözden geçirmesine vesile olabilir ve eksikliklerle dolu bu yazıyı telafi edebilir o zaman Tanpınar'ın izinde yürüdüğünün zevkini yaşayabilir.
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Bahriye DUYMUŞ 01 Ocak 1970 02:00

    koskocaman Alberto Manguel; Sıradan Bir yazar için bile dil, uslup, bilgi eksikliği açısından utanç duyulacak bir esere imza atması hele hele Erzurum da ruzeni adı altında bir yemek türünün bulunması affedilecek bir durum değildir. Öğle sanıyorum ki, Erzurum da Kılavuzluk yapan bir zevat ın verdiği yanlış bilgilerle yanıltılmış. İnşallah bir daha ki gelişinde hatasını anlar ve düzeltir.