Akiller ne umdu, ne buldu?

Elimizde sağlıklı bir anket sonucu olmadığı için "Erzurum barış sürecine yüzde yüz destek veriyor" şeklinde bir hüküm veremeyiz. Aynı şekilde "Hayır Erzurum barış sürecine destek vermiyor" diye kestirip atmamız da mümkün değil.

Pekii o halde Erzurum bu işin neresinde, süreci destekliyor mu karşısında mı?

Gelin bu soruya hep birlikte cevap arayalım.

Geçen hafta akil insanların Doğu Anadolu Heyeti, günlerdir sürdürdükleri çalışmalarına, son noktayı Erzurum'da koydu.

Can Paker başkanlığındaki heyet, adeta devlet sırrı gibi gizli tutulan gezi programları kapsamında, rötarlı da olsa Erzurum'a geldi.

Binlerce resmi-sivil polisin güvenlik çemberi altında hareket eden heyet, önce Müceldili Konağı'nda üniversite öğrencileriyle buluştu. Basına kapalı yapılan bu toplantıda, öğrencilerin esaslı sorular sorduklarını ve devam etmekte olan barış sürecinde, toplumsal tepkilere yol açan rahatsızlıkları dile getirdiklerini öğrendik.

Bağıran çağıran olmamış ama kimse de heyeti "kurtarıcı" ya da "barış güvercini" olarak görmemiş.

Dolayısıyla bu görüşmeden hareketle, "Erzurum gençliği barış sürecinin arkasında" mealinde bir sonuç çıkarmak imkansız.

Değerlendirme yapacaklar için veri tabanı oluşturacak asıl görüşme, öğleden sonra sivil toplum temsilcileriyle yapılan görüşme oldu. Aralarında işadamları ve gazetecilerin de bulunduğu yaklaşık 150 kişilik bir grup, (bendeniz de oradaydım) salonda kendilerine gösterilen yerlere oturdular ve akil insanları beklemeye koyuldular.

Erzurum'un nabzını gösterecek toplantı bu olacaktı. Akil insanlar da bu gerçeği biliyorlardı ki, salona girdiklerinde yüzleri sirke satıyordu.

Heyet başkanı kısa bir konuşma yaptıktan sonra, "biz asıl sizi dinlemek için buradayız" diyerek, sözü salona bıraktı.

İlk konuşmayı Baro Başkanı Faruk Terzioğlu yaptı ve barış sürecine verdiği desteği bir kez daha yeniledi. Ardından Muharip Gaziler Derneği Başkanı Salih Mesci söz aldı ve barış sürecinden çok, gazilerin maaşlarının nasıl yetersiz olduğuna dair yakındı.

Sonra pandoranın kutusu açıldı.

Tepkiler, hakaretler, sloganlar birbirini izledi.

Bölücü başını destekleyenlerin heyet tarafından korunup kollanması bardağı taşıran son damla oldu.

Neyse ki salonda son derece aklı başında polis şefleri ve polisler vardı. Eğer Erzurum polisi o gün o salonda kraldan çok kralcı olsaydı, Allah korusun belki de bugün telafisi imkansız gelişmeler olacaktı. Çünkü kimi akiller akıldan, izandan ve sağduyudan çok uzaktı.

Alenen taraftılar ve tarafları da PKK'dan yanaydı?

Aynı dakikalarda dışarıda ise, MHP İl Başkanı Zekai Kaya öncülüğündeki bir grup MHP'li, demokratik haklarını kullanarak, akil insanları protesto etmek istiyordu. Neyse ki orada da ciddi bir gerginlik olmadı. Şayet durumdan vazife çıkararak Kaya'nın gözüne gaz sıkan o polis memurunu, amirleri oradan uzaklaştırmamış olsalardı, hakikaten olaylar kontrolden çıkabilirdi.

Dışarıda MHP'lilerin tepkisi içeride her görüşten insanın itirazları vardı.

Her şeye rağmen barış sürecini destekleyenler de vardı, barış sürecine destek verip ama itirazlarını dile getirenler de...

Bu sebeple o salondaki manzaradan hareketle, Erzurum barış sürecine destek veriyor mu diye sorulduğunda, kesinlikte hayır cevabı çıkar. Çünkü salondaki onlarca kişi, heyetin tutum ve davranışından ciddi biçimde rahatsız olmuşlardı. Özellikle de heyet içindeki bazı üyelerin PKK'lıları açıktan açığa koruması mideleri bulandırmıştı.

Barış sürecine başından beri destek veren Baro Başkanı Terzioğlu da, ben de hayal kırıklığına uğramıştık. Haftalardan beri savunduğumuz insanlar bunlar mıydı?

Faruk Bey'i bilmem ama kendi adıma ben hala süreci destekliyorum ve akan kanın durması için elimizi taşın altına koymamız gerektiğine inanıyorum. Lakin hayalini kurduğum barışın en azından Erzurum'a gelen heyet eliyle olmayacağını gördüm. Buna rağmen o kişilerden hareketle bu iş bitmiştir de demiyorum.

Akil insanlar o gün ve ertesi gün çeşitli temaslarda bulundular.

Din adamlarıyla da görüştüler, sade vatandaşlarla da?

Kimi yerde çiçeklerle karşılandılar, kimi yerlerde de Türk Bayrağı'nı öpmeye zorlandılar.

Gittikleri her yere bir tabur polisle gittiler ve öyle bir hava estirdiler ki heyeti gören vatandaş tedirgin oldu.

Erzurum'da iki gün iki akşam kaldılar.

Sonuç olarak, heyetin Erzurum temasını baz alarak durum nedir derseniz; benim gördüğüm şu oldu:

Erzurum halkı terörün bitmesini canı gönülden istemesine istiyor. Çünkü Erzurum toplam 429 şehidi olan bir şehir. Ama aynı Erzurum işleyen sürece dair ciddi endişeler taşıyor. Misal barış sürecine önayak olan heyetin içindeki kimi insanların konuşmaları, tavırları kitleleri rahatsız ediyor.

"Barış bu insanlar eliyle mi gelecek?" diye sorulması bu sebeptendir..

Hoş bu Akil İnsanlar, barış sürecinde son sözü söyleyecek kişiler değiller. Ama sürecin vitrini böyle olması halinde, toplumun geniş bir destek vermesi hiç de mümkün gözükmüyor.

Çünkü devlet tarafından kendisine "akil insan" payesi verilmiş kimi üyeler, öyle öfke histerisine kapılmış ki, kullandığı dilin içinde bir tek "barış" yok?

Erzurumlu bu gerçeği gördü.

"Hayır ben sürecin karşısındayım" diye haykırmıyor belki fakat kimse ne pahasına olursa olsun "arkasındayım" da demiyor.

Herkes bundan sonra hükümetin atacağı adımları görmek istiyor.
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Halil İbrahim AYDIN 01 Ocak 1970 02:00

    BENDENİZ HAKLI CIKMAMAYI ÇOK İSTERDİM FAKAT NE YAZIKKİ KORTUKLARIM VE KAYGILARIM BUNLARI GÖRDÜKTEN SONRA TAVAN YAPTI.SAYIN ŞENER SİZİDE ANLAMAKTA GÜCLÜK ÇEKİYORUM AYNI YAZININ İÇERİSİNDE BU KADAR TEZAT BİR ARADA OLURMU.EFENDİM BARIŞ SÜRECİ BU ADAMLARLA OLMAZ DİYORSUN FAKAT BU ADAMLARI DEVLET ATADI DEVLETİN VEYA HÜKÜMETİN AKİLLERİ.FAZLA UZATMAYADA GEREK YOK ŞUNU GÖRDÜMKİ KILAVUZU KARGA OLANIN GİDECEĞİ YER ÇÖPLÜKTÜR.