BölgeHaber Girişi : 30 Aralık 2009 01:12

Ahanda kimse bu takıma sahip çıkmıyor!..

Ahanda kimse bu takıma sahip çıkmıyor!..
21 maçta 2 puan... Yedikleri 52, attıkları 7... Bir zamanlar "Ahanda 1. Lig'e çıkıyoruz" sloganıyla Türkiye'nin en üst liginde mücadele eden Erzurumspor'un hâli içler açısı. Başkan yok, sahip çıkan yok...
Erzurum Ajans-Türkiye'nin en ciddi Haber Dergisi Aksiyon'un bu haftaki spor dosyası Erzurumspor'un içinde bulunduğu durumdu. Haftasonu futbolcuların eylem yaparak "Bizden bu kadar!" diye isyan ettikleri Mavi-Beyazlı kulübün öyküsünü birde Behram KILIÇ'ın kalemin'den okuyon..

‘UEFA Kupası ve Süper Kupa’yı almıştık. Ardından ligde ilk maçımız Erzurumspor’laydı. Teknik direktörümüz Mircea Lucescu bize Erzurumspor'u anlatıyor. Şu oyuncu sağdan girer, şu oyuncu şunu yapar, şu oyuncu şöyle şut atar gibi şeyler söylüyordu. Birbirimize baktık. ‘Arsenal’i, Real’i yenmişiz, oynayacağımız takım Erzurum. Hoca ne diyor böyle!’ dercesine. Ama sonradan gördük ki Lucescu her takımı ciddiye alıyordu.’ Bu sözler, G.Saray'ın eski futbolcusu Hakan Ünsal'a ait.

Konumuz, Lucescu veya Hakan Ünsal değil, Erzurumspor... Evet, bir zamanlar UEFA Kupası ve Süper Kupa'yı kazanan G.Saray'ın bile ciddiye aldığı bir takımdı Erzurumspor. Ama artık o günlerden eser yok. Bugün sokak diliyle söylersek; "Erzurumspor'u yenmeyeni dövüyorlar!" Mayıs 1998'de "Ahanda 1. Lig'e geliyoruz" sloganı eşliğinde tarihlerinde bir ilk gerçekleştiren Dadaşlar, şimdi ise 2. Lig 3. Grup'ta âdeta bir rekora gidiyor! Oynadıkları 21 maçta galibiyet yüzü göremediler. 5 beraberlikleri var. Puanları 2. 5 beraberlik, 2 puan da neyin nesi demeyin. Çünkü Kırşehirspor maçına çıkmadıkları için 3 puanları silindi.

Erzurumspor'un vaziyeti içler açısı. Peki, bu hâle nasıl geldiler? Tabii ki beceriksiz yönetimler yüzünden. Dadaşlar'ın içinde bulunduğu durumu öğrenmek için geçen hafta bu şehirdeydik. Bir taksiye atlayıp tesislere gittik. Bırakın muhatap bulmayı, kapıda sizi karşılayan bekçi bile yok. Kulüp binasına girin, çıkın kimsenin umurunda değil. Kulüp âdeta terk edilmiş bir virane. Az sonra eşofmanlı birkaç çocukla karşılaştık. Eşofmanların dizleri yırtılmış. Meğer bu çocuklar kulübün oyuncuları. Altyapıdan A takıma çıkartılmışlar. Takımın hocasını soruyoruz. Uğur Bey'i gösteriyorlar. "Hoca benim, ama lisansım yok." diyor Uğur Bey. 'Hocam lisansınız yok mu?' diye soruyoruz. Bu soruyla birlikte içler acısı bir senaryonun içine giriyoruz.

Erzurumspor geçmiş yönetimlerin borç üstüne borç eklemesiyle bu sezon başına kadar gelir. Takımın geçmişte formasını giyen oyunculara borcu da bir hayli birikmiştir. Bu oyuncular Futbol Aile Birliği'ni devreye sokarak alacaklarını temin etme yoluna gider. Futbol Aile Birliği de yasal yollarla kulübün tüm gelirlerine el koyar. Artık oyuncu transferini bırakın, lisans çıkartmak bile mümkün değildir. Her şey içinden çıkılmaz bir hâl alınca mevcut yönetim çareyi kaçmakta bulur. Başkan ve yönetim, kulübü ortada bırakarak kayıplara karışır. Kulübün borçları 20 trilyon gibi rakamlarla anıldığı için kimse de yönetime talip olmaz. Erzurumspor'un yeni sezona girmesi mümkün gözükmüyordur. Tam bu esnada Futbol Federasyonu 'geçen yılki oyunculara lisans çıkartabilirsiniz' diye bir açık kapı bırakınca apar topar 14-15 oyuncu Erzurum'a çağrılır. Bu oyunculara 'siz merak etmeyin, yeni bir yönetim oluşturulacak' diyerek eşofman giydirilir. Altyapıdan 6 oyuncu da A takıma alınır. Bu 6 oyuncu, genç takımda oynamadan A takıma çıkma başarısı göstereceklerdir!

Ve Erzurumspor lige başlar. 2 hafta geçer. Değişen hiçbir şey yoktur. 3. hafta Kırşehirspor ile oynanması gereken maça gidilmez. Federasyon, 3 puan silme cezası verir. Erzurumspor'un puanı yoktur ki silinsin. Haftalar ilerler, aylar geçer. Değişen bir şey yoktur. Ve böylelikle 21. hafta da geride bırakılır.

Erzurum'a gittiğimizde lisansı olmayan Uğur hoca gibi yönetimi olmayan kulübü 7-8 gönüllü idare etmeye çalışıyordu. Aralarında bir kişi farklıydı. İmza yetkisi bulunan Yavuz Şenocak... Yavuz Bey bizi görünce gülümsüyor. Çünkü yeni bir haber almış. Meğer kulübün borcu 15-20 milyon değilmiş: "Denetçiler birkaç gündür kulübü denetliyorlardı. Yaptıkları araştırmalar sonucunda kulübün 6,7 milyon borcu olduğunu açıkladılar. Bu borcun 3,7'si şahıslara, gerisi devlete." Yavuz Bey'e göre bu iyi haberdi.

Şehirde iki görüş hâkim. Biri kolay olanı. Kapatalım gitsin. Diğeri ise bu para bulunsun ve 41 yıllık kulüp kurtarılsın. Ligde son sırada bulunan Erzurumspor'un düşmesine kesin gözüyle bakılıyor. Takıma taraftarlar da ilgi göstermiyor. Maçlara giden yok. Zira soğuk, geçim sıkıntısı derken kulübün içinde bulunduğu hâl halkın pek umurunda değil. Ancak üzülmediklerini söylemek olmaz. Bindiğimiz taksinin şoförü, 'Belediye başkanı, vali düşünsün' diyor. Ona göre Erzurumspor birileri tarafından bilerek sahipsiz bırakılıyor. Konuştuğumuz Erzurumluların hepsi aynı fikirde sanki. Bankada çalışan bir Erzurumspor taraftarının düşüncesine bakın: "Kalemi kırıldı sanki takımın. Erzurum'un 7 kapısı var. 8. kapısı da Erzurumspor'dur. Bu kapı kapanırsa şehir dışa açılamaz artık."

Takımdaki oyuncuların hâli daha da kötü. Sezon başından beri ceplerine kuruş para girmemiş bir takımın oyuncusu olmak ne demek burada gördük. Bekâr oyuncular kulüpte kalıyor. Şehir merkezine gitmiyorlar. 'Cepte para yok, nereye gideceğiz?' diyor genç oyunculardan biri. Geçen yıldan beri takımda bulunan ve takımın kaptanlığını yapan Mesut ve kaleci Ender'le birlikteyiz. Mesut, Erzurumlu, Ender ise Trabzonlu. İkisi de ah çekiyor. Yalnızlıktan ve sahipsizlikten dem vuruyorlar. Mesut, daha da ileri giderek "Birileri burayı yedi bitirdi." diyor. Evli oyuncular ailelerinden destek alıyor. 'Psikolojimiz bozuldu' diyor Ender: "Hiçbir amacımız yok." Mesut onu tamamlıyor: "Geçen hafta terlemedim bile. Niçin terleyeyim? Sonuç ne olursa olsun hiçbir önemi yok ki."

Bu durumda '5 beraberlik nasıl elde edildi?' diye soruyorum. Cevap ilginç: "O maçların hepsinden önce birileri kulübe geldi, 'başkanlığa adayım' dedi. Biz de artık bir başkanımız olacak diyerek birbirimizi motive ettik ve 5 beraberlik aldık. Yani senin anlayacağın gaza geldik."

Oyuncuların hayalleriyle bile oynanıyor burada. Öyle sahipsizler ki maçlarda hakemler de gözlerinin yaşına bakmıyor Erzurumsporlu futbolcuların. Kartlar havada uçuşuyor. Özellikle Kars maçını unutamıyorlar. 90+6'da gol yemişler ve üstelik 2 oyuncularına kırmızı kart gösterilmiş.

Futbolcuların en büyük korkusu sakatlanmak. Çünkü takımda bırakın doktoru, masör dahi yok. Tedavi masraflarını karşılayacak para da yok ya… Etimesgut Şekerspor ile oynanan maçta sakatlanan bir oyuncunun tedavisini rica minnet rakip takımın doktoruna yaptırmışlar. Lisansı olmayan Uğur hoca tel örgülerin arkasından maçı izlediği için oyuncularına doğru dürüst taktik dahi veremiyor. Ondan önce de takımı gönüllü olarak Necdet hoca çalıştırmış. Uğur hoca yıllarca Erzurumspor'da top oynadığı için eşofmanları giymiş. 1990'lı yıllardan kalan otobüsün şoförü bile gönüllülerden biri. Zafer Bey bir maçlığına gelmiş ve gördüğü tablo karşısında 'her maç sizi ben götürürüm' diyerek kalmış. Onun şikâyeti ise otobüsün kliması çalışmadığı için oyuncuların üşümesi.

Aslında Erzurumspor geçen yıl düşecekti. Ancak ligin son 8 maçında elde edilen 6 galibiyetle kümede kaldılar. Kaptan Mesut 6 galibiyetin neticesinde 200 lira prim aldıklarını söylüyor gülerek. Ona 'Bu şartlarda niçin oynuyorsunuz?' diye soruyorum: "Bu bizim işimiz. Bu kulüp kapansa da biz bu işi yapacağız. Sonra antrenmansız kalmamamız lazım. Oynamayan oyuncuyu kim alır?"

Takımın içinde bulunduğu durumdan dolayı oyuncuların piyasa değeri de düştü. Hepsi bir yolunu bulup buradan kaçmak istiyor. Sezon başı apar topar bir araya gelen, kamp dahi yapmayan takımla ilgili en olumlu sözü kaleci Ender söylüyor: "Haftalar ilerledikçe form tutmaya başladık. Artık daha az gol yiyoruz."

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.