Ağar'ın yanından geliyorum...

Kaymakamlık...

Emniyet müdürlüğü...

Valilik...

Emniyet genel müdürlüğü...

Milletvekilliği...

İçişleri bakanlığı...

Adalet bakanlığı...

Parti genel başkanlığı...

Ve

Mahkumiyet!

Sanki de bir varmış, bir yokmuş gibi!

Oysa dile kolay, devletin en tepe görevlerinde bulunacaksın ve ömrünü suçlularla mücadeleye adayacaksın, hatta bu uğurda defalarca ölümden dönecek, defalarca terör örgütlerinin hedefi olacaksın ama sonunda "suçlu" hükmünü yiyip, Ege'de (Yenipazar) küçük bir kasabada "çile" dolduracaksın!

Evet; Mehmet Ağar'dan sözediyorum.

Hani Erzurum'un efsane valisi Mehmet Ağar'dan!

Geçen hafta, niyetlendik ve yola koyulduk. Ağar'a gidecek, O'nu cezasını çektiği Aydın'ın Yenipazar ilçesinde ziyaret edecektik.

Tıpkı Erzurum'dan ve Türkiye'nin dört bir yanından giden insanlar gibi...

Gün, vefa günüydü!

Bugün olmasa ne zaman?

O Ağar ki, 18 ay süren Erzurum Valiliği görevine, her biri kuşaktan kuşağa nakledilecek büyük hizmetlere imza atmış, yürekli, samimi ve arka plansız bir devlet adamı...

Nasıl ki, genelkurmay eski başkanı İlker Başbuğ'a "terör örgütü lideri" yakıştırması, maşeri vicdanı sızlattıysa, Ağar'a biçilen "hüküm" de ehli insaf nezdinde itibar bulmadı.

Yol arkadaşım, muhterem büyüğümüz ve duayen gazeteci Mithat Turgutcan'dı.

Mehmet Ağar'ı ne kadar sevdiğini biliriz, zira Ağar da Mithat Başkanı sever, sayar...

Sırf,  "Düz ovada siyaset yapsınlar" dediği için, genel başkanı olduğu partisi DYP barajın altında kalarak, siyaseten hezimete uğrayan, fakat bunu hiçbir zaman ağlama duvarına çevirmeyen Mehmet Ağar, on ayı aşkın süredir mahpus!..

O'nun ki "kader" değil, "konjöktürel" mahkumiyet!

Aydın Cumhuriyet Başsavcısı Ekrem Yiğit  muhterem eşi ve vaktiyle görev yaptığı Tortum hakimliğinden ötürü, kendisini "yarı Erzurumlu" sayan çok değerli bir yargı insanı...

Mehmet Bey'le görüşmemizde yasal izinleri verdi ve ziyaretimiz sırasında bize bizzat refakat etme nezaketinde bulundu.

Aynı hassasiyeti Adalet Bakanlığı Müsteşarı ve Erzurumlu dostu Birol Erdem Bey de gösterdi. (Sırası gelmişken hatırlatmak isterim ki,  yarın Adalet Bakanlığı ile Kızılay arasında varılan bir anlaşma nedeniyle size çok özel bir haberim olacak)

Lafı uzatma; Mehmet Ağar nasıldı, morali ve keyfi yerinde miydi, dediğinizi duyar gibi oluyorum.

Hemen söyleyelim: Mehmet Ağar, aldığı cezadan ötürü hayata kahretmiş biri değil.

Kimseye de lanet okumuyor, devlete de kırılmamış. "Devlete hizmet zaman zaman dikenli yolda yürümek gibidir" felsefesini benimsemiş ve o inanç doğrultusunda tahliye edileceği günü bekliyor.

"Erzurum burnunda tütüyor. Nasip olur çıkarsam ilk ziyaret edeceğim yerlerden biri hiç şüphesiz ki Erzurum olacaktır. Çünkü Erzurumlu dostlarım dün olduğu gibi bugün de beni yalnız bırakmadı. Yüzlerce kilometre uzaktan kalkıp akın akın ziyaretime gelen dostlarıma müteşekkirim. Tanıdık tanımadık herkese selam olsun. Erzurum bu ülkenin teminatı ve birliğimizin bozulmaz harcıdır" diyor.

"Günleriniz nasıl geçiyor?" diye sorunca, son derece neşeli bir tonla cevaplıyor:

"Her şerde bir hayır vardır inancındayız. Okumadığım kadar bol kitap okuyor,Allah kabul eder inşallah bol bol ibadet ediyorum. Sağolsun sizin gibi dostlar sayesinde de zaten yalnızlık çekmiyorum. Sigarayı bırakmaya çalıştığım için biraz kilo aldım ama spor yapıyorum inşallah içeriden çıktığımda zımba gibi olacağım."

Bir dost ziyaretine gitmiş olsak da serde gazetecilik var ya sormadan edemiyoruz.

"Ağabeyi"
diyorum. "Devlete kızgın mısın?"

Bir anda az önceki neşesi kayboluyor ve yüz hatlarına sert çizgiler hakim oluyor.

"Olur mu öyle şey"
diye soruma soru sorarak başlıyor.

"Ben"
diyor. "Ömrünü devlete ve millete hizmete adamış ve bu yolda bedel hesabı yapmamış bir insanım. Şeriatın kestiği parmak acımaz misali  verilen cezamı çekiyorum. Tabii ki devletime küskün değilim. Lakin emniyet genel müdürlüğü yapmış bir insanı suç işlemekle ilzam etmek elbette kanıma dokundu. Yahu ben suç ve suçlularla mücadeleye ömrünü adamış bir kişiyim."

Böyle bir fırsat kolay kolay ele geçmez hesabı devam ediyorum:

"PKK'lıları düz ovada siyaset yapmaya davet etmeniz size çok pahalıya maloldu. Aradan geçen bunca yıla ve şu sıralar devam eden sürece bakıp, nedamet duyduğunuz oldu mu?"

Ağar,
kelimeleri özenle seçerek konuşuyor:

"Bilakis,Türkiye'nin ve siyasetin bugün benim on kusur yıl önce söylediğim noktaya gelmiş olmasını memnuniyetle karşılıyorum. Keşke o gün Türkiye beni daha iyi anlayabilseydi ve niçin bu çıkışı yaptığımı doğru okuyabilseydi. Olmadı ama can sağolsun, demek ki her şey olacağına varıyormuş. Ben şimdi bu barış sürecini heyecanla izliyor ve sonunda akan kanın durması için aklıselimin galip gelmesi için dua ediyorum. Hükümet doğru bir siyaset izliyor. Dilerim ki birileri bu süreci sabote etmesin."

Sohbetimiz bütün hararetiyle sürerken birden görüşme salonuna Ödemiş Kaymakamı Abdullah Dölek giriyor.

O Abdullah Bey ki, Ahmet Kayhan ve Derya Kadıoğlu'nun valilikleri döneminde Erzurum vali yardımcısı olarak görev yapmış, çalışkan, dürüst ve namuslu bir mülkiyelidir.

Bugün Türkiye'nin en önemli ilçelerinin biri olan Ödemiş kaymakamı...

Uzun zaman olmuştu görüşmeyeli. Mithat Başkan da çok sevindi. Çünkü O da Abdullah Bey'i çok önemserdi.

Farkındayım ki, orada bulunmamız bir mahkumla-gazeteci görüşmesi değildi. Zaten o maksatla da gitmemiştik. Bu sebeple sınırları fazla zorlamadan ve bize tanınan imkanı istismar etmeden sohbetimize devam ettik.

Mithat Başkan,
ilerlemiş yaşına rağmen öylesine berrak ve naif bir hafızaya sahip ki, Ağar'la ilgili yaşanmış hatıraları yeniledi ve yiğit bir dadaşın nasıl bir erdeme sahip olması gerektiğini gösterdi.

Mehmet Bey'
in bugüne kadar yüzlerce binlerce ziyaretçisi oldu.

Fakat Erzurum'dan giden ziyaretçiler hep özeldi. Hele hele de Mithat Başkan'ın olması?

Kabul edelim ki, Mehmet Ağar, Ahmet Arif'in "Haberin var mı görüşmecim soğan göndermiş, karanfil kokuyor cigaram. Dağlarına bahar gelmiş memleketimin" modunda değil.

Fakat yine de mahpus ve ne de olmasa hürriyetinden mahrum...

Altın kafes içinde olsa ne yazar, madem ki Yenipazar'ın sokaklarında özgürce dolaşamıyorsa?

O güzelim pideleri ocak başında yiyemiyor ve asırlık çınarın dibinde demli bir çay içemiyorsa...

Şair diyor ki, "Bayram varmış seyran varmış dışarıda, mahkumlar bilmez gardiyanlar söyler"

Mehmet Bey'in konumu da çok farklı değil. Silivri'de olanlar gibi cenderede değil belki, ama gökyüzünü de yüksek duvarlar içinde seyredebiliyor ancak.

Veda vakti artık!

Her gelişin bir de gidişi var.

Yeniden sarılıyoruz ve hasretle öpüyoruz birbirimizi...

Nasıl ki, O'nun için Erzurum, valilik yaptığı bir şehir olmaktan öte bir şeyse bizim için de Mehmet Ağar, vali olmaktan çok çok öte bir isim...

O,ahde vefanın adıdır. O, dost olmanın ve dostça kalmanın adıdır. O, yiğitlerin harman olduğu Elazığ'ın adıdır. O, iyi günde kötü günde dost dediklerini unutmayanın adıdır. O, bu ülke ve bu millet için gözünü budaktan sakınmamanın adıdır. O, aldığı mahkumiyet cezasına rağmen devletine küsmemenin adıdır.

Ve O, aslında Türkiye'dir.

Yani herkesin içinde özgürce yer alabileceği bir vadidir.

Biz O'na giderken Erzurum'un da selamını götürmüştük yanımızda, dönerken de O'nun selamını getiriyoruz bütün Erzurum'a...
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • YILDIRIM 01 Ocak 1970 02:00

    ve aleyküm selam. getiren gönderen sağ olsun. buradan çıkardığım bir sonuç var, Sayın Mehmet Ağar, geleceğin çok büyük devlet idarecilerinden olacağıdır. Yanılıyor muyum?

  • bekir 01 Ocak 1970 02:00

    inanın bu yazıyı okuyunca tüylerim diken diken oldu.Ben elazığlıyım 2 ay önecisine kadar erzurumda 7 yıl görev yaptım.şimdi elazığdayım.Mehmet Ağar için Erzurum neyse bizim içinde odur.Aynen bizlerde değerli büyüğümüz Mehmet Ağar gibi Erzurum iline hizmetimizi hakkıyla yaptık ve Erzurumu gönlümüze koyduk bu şehirden ayrıldık.Rabbim Elazığ,Erzurum kardeşliğini daim eylesin.

  • BEKİR ERDEM 01 Ocak 1970 02:00

    Yorumunuz