Erzurum geçen hafta yine hareketli günler geçirdi.
Bir yanda karate şampiyonası, bir yanda Erzurum Lisesi’ndeki eski mezunların buluşması, bir yanda Alman konuklar, bir yanda Ülker’in ürün tanıtımı, bir yanda Tortum’da rafting müsabakası ve bir yanda da Turkcell’in “Mobil Şirket Vizyonu” adını taşıyan etkinliği vardı.
Tabii ki hepsine yetişme imkanımız olmadı. Fakat değerli muhabirlerimiz sayesinde, gidemediğim toplantılardan haberdar olduk. Erzurum, “merkez şehir” olması nedeniyle, zaten baştan beri hareketin bol olduğu bir yerdir. Son yıllarda özellikle kış turizminden ötürü, bu hareketlilik büsbütün arttı ve Erzurum adeta “cazibe merkezi” haline geldi. Bu süreç eğer akıllıca değerlendirilebilirse, birkaç yıl içinde Erzurum öyle bir coşar ki tanıyamazsınız…
Geçen hafta biz mensubiyetimiz sebebiyle, bu etkinliklerden sadece Turkcell’in toplantılarında bulunabildik. Turkcell CEO’su Süreyya Ciliv, renkli kişiliğiyle hemen hemen herkesin tanıdığı bir yönetici…
En ünlü bir sanatçı kadar tanınıyor olmasına karşın, son derece mütevazı bir insan ve bi o kadar da Erzurum sevdalısı…
Bugün haberini Palandöken’de okuyacaksınız.
Süreyya Ciliv, Erzurum’a karşı olan büyük sevgisini, yeni lokasyon binasının yanı sıra, Turkcell tarafından yapılacak 20 milyon dolarlık yatırım sözüyle de, bir kez daha gösterdi.
Bu, çok önemli bir yatırımdır. Zira Erzurum bu altyapı yatırımı sayesinde, teknolojiyi çok daha iyi kullanacak ve dünyayla hızlı bir şekilde iletişim kurabilecek.
Bilen biliyor da bilmeyenler (özellikle de aslında neyin ne olduğunu bildiği halde nedense bilmiyormuş gibi yapanlar) için söyleyecek olursak, Turkcell-Global Bilgi sayesinde, Erzurum bugün bir çağrı merkezi üssü olmak üzere…
Merak edenler için söyleyelim: Turkcell-Global Bilgi, Finansbank ve Asistt gibi şirketler sayesinde Erzurum’da yaklaşık 4 bin genç istihdam ediliyor.
Yazdıkları yorumlarda o sövüp sayan arkadaşlar, şayet birazcık vicdan ehli olabilirlerse, Erzurum’daki bu “nimet”in ne anlama geldiğini daha iyi anlayabilirler.
Önceki gün AK Parti eski milletvekili Prof.Dr. Mustafa Ilıcalı aramıştı. Cuma günkü yazımı okumuş ve çok etkilenmiş. Aynı zamanda bir de haklı bir sitemde bulundu.
“Erzurum’daki çağrı merkezinin kurulmasında bizim de katkımız olmuştu” diyerek…
Çok haklı…
Yedi yıl önce, Turkcell Erzurum’a çağrı merkezi kurmak isterken, işin mutfağında Mustafa Ilıcalı hep vardı. O dönem Turkcell’in genel müdürü Muzaffer Bey ile Global Bilgi’nin genel müdürü Levent Bey, Mustafa Ilıcalı’dan aldıkları cesaret ve güvenle o yola koyulmuşlardı.
Mustafa Bey, adının o yazıda zikredilmemiş olmasından haklı olarak bize gönül koymuş ama biz de vicdanen müsterihiz. Çünkü çeşitli vesilelerle şimdiye kadar belki on kez yazdık ve her yerde söyledik:
“Mustafa Ilıcalı olmasaydı, bugün Erzurum bir çağrı merkezi üssü olamazdı”
Sayın Ilıcalı haklı…
O, bu şehre ciddi anlamda hizmet etmiş ve hala da bu uğurda çabalayıp duran samimi bir Erzurumlu’dur.
Cuma günkü yazıda adını anmamamız, O’nun hizmetlerine gölge düşürmez.
Olsa olsa bizim unutkanlığımızın resmidir.
Bu vesileyle, bir kez daha altını kalınca çizerek söylüyoruz:
Erzurum’da ilk çağrı merkezi kurulması, çok büyük oranda Mustafa Bey’in samimi çabası sonucu olmuştur.
Bu gerçeği bir defa daha hatırlattıktan sonra, yeniden konumuza dönelim.
Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv ve Global Bilgi Genel Müdürü Bahadır Pekkan, Erzurum’da gün boyu hem Turkcell kullanıcılarıyla, hem çağrı merkezi çalışanlarıyla, hem de şehrin yöneticileriyle bir araya geldiler.
İşte o toplantıların biri de Vali Sebahattin Öztürk’leydi.
Vali Bey, her zaman olduğu gibi, o gün de yine çok keyifliydi ve son derece centilmendi.
Süreyya Ciliv ve Bahadır Pekkan’la sanki kırk yıllık dostmuş gibi sohbet etti ve Erzurum’a, Turkcell tarafından yatırım sözü aldı.
Bir ara Vali Bey’in gözü, Süreyya Ciliv’in kolundaki saate ilişince, Süreyya Bey açıklama yapma ihtiyacı duydu:
“Sayın Valim, bu saati Amerika’da almıştım. Fiyatı 50 dolar. Bazı arkadaşlarım bana takılıp duruyor: Neden pahalı ve marka bir saat kullanmıyorsun diye? Bugüne kadar öyle bir şeye ihtiyaç duymadım. Bu saat, hem zamanı, hem takvimi gösteriyor. Üstelik alarmı da var, gece aydınlatması da…”
Evet Süreyya Ciliv’in kolundaki sıradan plastik bir saatti. Ama O, bunu asla mesele etmeyen bir kişi. Bilakis saatiyle de gurur duyuyordu: İhtiyacıma cevap veriyor.
Pek çok kişi sanır ki, Turkcell gibi artık dünya ölçeğindeki bir şirketin başında bulunan kişinin kolundaki saat en az 50 bin dolar değerinde olur.
Böyle düşünmek normal; çünkü o konumdaki yöneticiler, son derece pahalı markaları tercih ediyor.
Fakat Süreyya Ciliv çok farklı. Kolunda 50 dolarlık plastik bir saat vardı ve bundan ötürü de gocunmuyor.
Takdir edersiniz ki gücü yetmediğinden değil, lükse ve israfa kaçmamak için böyle davranıyor.
“Biliyor musunuz Vali Bey, beni ne mutlu ediyor?” diye başladığı söze, şöyle devam etti:
“Erzurum’da şu an da bizim lokasyonda binin üzerinde arkadaşımız çalışıyor. Bu sayıyı iki bine, üç bine çıkardığımızda dünyanın en mutlu insanı ben olacağım.”
Vali Bey de mukabele etti:
“Haklısınız” dedi. “Ben de yüz milyonum olsa bir takım elbiseye on bin dolar para vermem. O parayla, ihtiyaç sahiplerine çare olmak isterim.”
Sohbet böyle uzayıp gitti.
Aynı gün akşam Xanadu Otel’de Turkcell-Global Bilgi yöneticileri ile çağrı merkezi çalışanları buluştu. Keşke orada olsaydınız da, çalışanların öz güvenini, cesaretlerini ve bilgi birikimlerini bi görseydiniz. Aynı şekilde o üst düzey yöneticilerin demokrasiye, insan haklarına ve hukuka olan saygılarını…
Türkiye, yarınlar için bir model arıyorsa eğer hiç uzağa gitmesine gerek yok:
Turkcell model için yeter de artar bile…
Düşünün ki stajyer bir eleman, şirketin en tepe yöneticisine itiraz ediyor, sorguluyor ve analetik bir bakış sunabiliyor.
Ve hiçbir yönetici, siyasette olduğu gibi, “Sen kimsin ki benimle böyle konuşuyorsun?” diye sormuyor, azarlamıyor, “defol git” demiyor.
O stajyer genç ikna oluncaya kadar anlatılıyor, cevaplar veriliyor.
Bu tabloyu görünce, Turkcell’in alanında neden bir numara olduğunu anladım.
Gazeteler dün Mısır eski devlet başkanı için verilen hükmü haber yaparken şu başlığı atmışlardı:
“Son Firavun ömür bayı hapiste!”
Keşke birileri bu süreçten ve Turkcell’den ibret çıkarsa…
Çünkü hakikat öylesine çarpıcı ki:
Firavun da olsanız sonunuz berbat… O sebeple, adam olmak lazım. Tevazu ve efendilik uzun vadede en büyük kazanç…
Süreyya Ciliv somut bir örnek.
Bizler bugüne kadar neler görmedik ki…
Öyle Firavunlar, öyle Nemrutlar vardı ki, gölgeleriyle bile etrafı yakıp geçiyorlardı. Şimdi onların ne esamesi okunuyor, ne de cisimleri kaldı.
Bilmem kaç bin dolar maaş alıyor olmanıza karşın, kolunuzdaki 50 dolarlık saat size halel getirmez.
Yeter ki merkezine insanı koyduğunuz ve insanın saadetini hedeflediğiniz projeleriniz olsun.
Merak etmeyin, tarih sizin için hükmünü verir.