Yrd.Doç.Dr.Savaş Eğilmez, IŞİD'in, 10 Haziran 2014 tarihinde, Irak'ın en büyük ikinci kenti olan Musul'u ele geçirmesinin hem Irak hem de bölge tarihi için adeta bir dönüm noktası olduğunu söyledi.
Erzurumajans-Atatürk Üniversitesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr.Savaş
Eğilmez, IŞİD'in, 10 Haziran 2014 tarihinde, Irak'ın en büyük ikinci
kenti olan Musul'u ele geçirmesinin hem Irak hem de bölge tarihi için
adeta bir dönüm noktası olduğunu söyledi.
IŞİD'in Musul'u kontrol
etmekle, merkez bankasında bulunan 430 milyon dolar nakit parayı ve
külçe altınları ele geçirdiğini söyleyen Atatürk Üniversitesi Tarih
Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr.Savaş Eğilmez, "IŞİD, 30 bin kişilik
Irak ordusuna karşı yalnızca 1500 silahlı militanıyla Musul'u ele
geçirmiştir. IŞİD'in Musul'u ele geçirmesinden 8 Ağustos'a kadar başta
Musul olmak üzere Telafer, Sincar, Mahmur, Selahaddin, Diyale,
Tuzhurmatu, Tikrit, Anbar kentlerinden göç etmek zorunda kalanların
sayısı 1 milyon 500 bin olarak açıklanmıştır. Başka bir değişle IŞİD'in
bu hamlesi bölgede ciddi bir demografik değişime yol açmıştır. Birleşmiş
Milletler'in yayımladığı açıklamaya göre 2014 yılının ilk yarısına
kadar ülkedeki şiddet ve kaotik durumdan ötürü en az 5 bin 576 kişi de
hayatını kaybetmiştir" dedi.
IŞİD'in Musul'u kolaylıkla ele
geçirmesinin altında yatan temel sebebin bazı Sünni Arap aşiretlerinin
ve gruplarının örgüte destek vermesi olduğunu anlatan Yrd.Doç.Dr.
Eğilmez, daha sonra şunları kaydetti:
"Bağdat'ta Şii çoğunluklu
yönetim, Sünni Arapların devletin yeni yapısına desteğini tam anlamıyla
sağlayamamıştır. Ülkede ABD'nin kurduğu siyasi sürece, bütün bir Sünni
desteği görmek zordur. Dahası ABD işgali sonrasında Irak'ta kurulan
siyasi denkleme gerçek manada destek veren Sünni Arapların oranının
yüzde 25 ile yüzde 30 civarında olduğu söylenebilir. Maliki'nin Sünni
Arap bölgelerine yönelik başlattığı askeri operasyonlar ve Suriye'de
yaşanan kriz IŞİD'in hareket alanını genişletmiştir. Bu açıdan
bakıldığında Musul, Selahattin, Diyale ve Anbar vilayetlerinde yaşanan
gelişmeler Bağdat'taki Şii yönetimine karşı bir Sünni koalisyonu olarak
görülebilir. Bahse konu bu koalisyonun önümüzdeki süreçte daha da
belirginleşmesi beklenebilir. IŞİD'in Musul'u kontrol etmesiyle birlikte
peşmerge güçleri, başta Kerkük olmak üzere tüm tartışmalı bölgeleri
denetiminde tutmaya başlamıştır. Kürt yetkililer, IŞİD'in Musul'u ele
geçirmesinden sonra Irak'ın fiili olarak üçe bölündüğünü ve artık geri
dönüşü olmayan bir istikamette ilerlediğini ifade etmiştir. Bu bağlamda
Barzani, Iraklı Kürtlerin kendi kaderini tayin etme zamanı geldiğini
açıklayarak bağımsız Kürt devletinin kurulması için çalışmalar
başlatmıştır. Ama Iraklı Kürtlerin, içeride Araplar, bölgedeyse Türkiye
ve İran engelini aşması gerekmektedir. Dolayısıyla Barzani'nin bu konuyu
zamana yaydığını söyleyebiliriz. Irak'taki IŞİD'in ilerleyişine
bakıldığında, meydana gelen gelişmeler hem ülkenin iç dinamiklerini ve
siyasi dengesini etkileyecek hem de bölgesel güçlerin Irak'taki güç
mücadelesini ve hesaplaşmasını önümüzdeki süreçte bariz bir biçimde
etkileyecektir.
Irak ve Suriye her geçen gün parçalanıyor, buna
paralel olarak iç savaş derinleşiyor. Savaşan güçler sadece yerel güçler
de değil, Suudi Arabistan, İran ve Türkiye gibi bölgesel güçlere ek
olarak Rusya ve ABD gibi küresel güçlerin devrede olduğu bir vekâletler
savaşı da söz konusu.
Amerika bölgeden çekildikten sonra İran bir
yandan Irak'ı Şii devleti haline getirmeye çalıştı, diğer taraftan
müttefiki Suriye'de Esad'in düşmesini engellemek için elinden geleni
yaptı. Suriye'de Esad, Hizbullah ve İran ittifakı bölgede Şii ittifakı
şeklinde algılandı ve özellikle Körfez ülkeleri bu cepheye karşı Sünni
cephesini oluşturmanın yollarını aradılar. IŞİD de bu arayışların
sonucunda ortaya çıktı.
IŞİD'in işlediği katliamların benzerlerini
bu bölgede pek çok grup işledi, ancak hiçbiri bu kadar çok basına konu
edilmedi. Örneğin Suriye'de Esad'ın öldürdüğü çocuk ve sivil sayısı IŞİD
ile kıyaslanamayacak kadar çok. Aynı şekilde Esad'ın hapishanelerinde
uzuvları kesilen, işkence altında inleyen çocuk ve yetişkin sayısı da
IŞİD'inkinden fazla. Ne var ki Avrupa ve Amerika basını bu katliamlara
genelde sessiz kaldı. Ama IŞİD'in, ABD'nin çıkarlarına ters hareket
edip, Erbil'e 40-50 km yaklaşmış olması ABD'yi endişelendirdi ve hava
operasyonları başladı.
Önümüzdeki resmi farklı bir açıdan
okuduğumuzda, IŞİD'in batı ve İsrail için fevkalade kullanışlı bir
siyasi araç olduğunu görebiliriz. IŞİD İslam dininin imajını yerle bir
ediyor. IŞİD ve benzeri örgütler batının Ortadoğu'da her türlü
müdahaleyi yapmasına meşruiyet kazandırıyorlar. IŞİD'in işe yaradığı bir
diğer yer ise Şam. Esad yönetimi IŞİD'den oldukça memnun. IŞİD
sayesinde Esad Yönetimi'nden daha tehlikeli güçler ortaya çıktı. Esad'ın
mücadelesi pek çok çevrede IŞİD sayesinde meşrulaştırıldı. IŞİD, Esad
karşıtı cepheyi böldü ve zayıflattı.
IŞİD'in faaliyetlerinin,
bağımsız Kürt devletinin kurulması yolunda büyük önem taşıdığı çok net
bir şekilde görülmektedir. Gerçekten de IŞİD saldırıları, PKK da dahil
her türlü Kürt grubu meşru hale getirdi. Sanırım artık bu 'IŞİD de
nerden çıktı' feryatlarını bırakıp, 'IŞİD kime veya kimlere hizmet
ediyor?' sorusunun cevabına vakıf olmamız lazım."