Erzurum'da, 100'üncü yılı münasebetiyle Birinci Dünya Savaşında Kafkas (Doğu) Cephesi Uluslararası Sempozyumu, Atatürk Üniversitesi Kültür ve Gösteri Merkezinde gerçekleşti.
Erzurumajans-Erzurum'da, 100'üncü yılı münasebetiyle Birinci Dünya Savaşında Kafkas
(Doğu) Cephesi Uluslararası Sempozyumu, Atatürk Üniversitesi Kültür ve
Gösteri Merkezinde gerçekleşti.
Erzurum Valiliği, Atatürk Kültür
Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü ve Atatürk
Araştırma Merkezi Başkanlığı işbirliği ile gerçekleşen, 100.Yılı
Münasebetiyle 1. Dünya Savaşı'nda Kafkas (Doğu) Cephesi Uluslararası
Sempozyumuna, Erzurum Valisi Dr. Ahmet Altıparmak, Atatürk Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak, Azerbaycan Milli İlimler Akademisi Tarih
Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Yakup Mahmudov, Atatürk Araştırma Merkezi
Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Beyhan, akademisyenler ve öğrenciler
yurtiçi ve yurtdışından 50'den fazla bilim adamı katıldı.
ERZURUM VE DOĞU GENÇLİĞİ TARİHİNİ ÇOK İYİ BİLMELİDİR
Bir milletin kaderini değiştiren Birinci Dünya Savaşı'nın, Türk
gençliği ve özellikle Erzurum gençliği tarafından bilinmesi gerektiğini
belirten Erzurum Valisi Dr. Ahmet Altıparmak, "Tarihi yeniden yazdıran,
sınırları yeniden çizdiren bir milletin kaderini eline alıp ve tekrar
tekrar yazdıran Birinci Dünya Savaşı, Kafkas cephesi gençlere bilinç
vermesi gereken tarihler zincirinin bir dönemidir. Bu dönem herkes
tarafından bilinmeli ama Erzurum ve Doğu gençliği tarafından çok iyi
bilinmelidir. Elbette Türk gençliği, Müslüman gençlik tarafından
bilinmelidir. Sadece Türkiye'de yaşayanlar değil, Osmanlı toprağında
yaşamış olanlarda bunu bilmelidir. Haçlı seferleri ile başlayan bir
yürüyüşün sonu hala bitmiş değil. Bugünde farklı cephelerden saldırılar
hala devam ediyor, bu değişmiyor. Farklı emeller yine aynı şekilde Türk
ve İslam düşmanı zihniyetler tarafından yeniden yazılıyor, yeniden
dizayn ediliyor. Bu iki yıllık Rus işgalinin çerçevesinde göç
etmeyenlerin, Ermeniler tarafından yaşatılan o dramlar, adeta Türkler
Ermenileri katletti gibi sunulsa bile, burada yaşayanlarda büyük acıları
bu topraklarda görmek mümkün. Aslında her bir köyümüze anıt yapsak,
hakkımızdır. Yaşanan dramlar çok büyüktür. Gerçekten içler acısı büyük
bir dram ve gençlerin bilinçlenmesi için büyük bir olaydır" diye
konuştu.
GENÇLERİN SİYASETİ BİLMESİ GEREKİR
Azerbaycan Milli
İlimler Akademisi Tarih Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Yakup Mahmudov, Doğu
Anadolu'nun dünya medeniyetlerinin başladığı yerler olduğunu söyledi.
Siyasetin tarihi bilgilerle yoğrulmasının çok önemli olduğunu vurgulayan
Mahmudov, gençlerin, siyasetçilerin tarihi çok iyi bilmesi gerektiğini
vurguladı. Haçlı ordusundan sonra Türk dünyasına karşı yürüyüşler
başladığını anlatan Mahmudov, "Türkler, Doğu Anadolu'ya gelmedi, bu
topraklar Türklerin toprağı. Biz Türkler Avrasya'nın en kadim
sakinleriyiz. Güney Kore'den Bosna Hersek'e kadar bu topraklarda
kahramanlık tarihi yazdık. Bu vatanın tarihini bizler belirledik. Bu
topraklar bizim kahramanlık, medeniyet tarihimizdir. Türkü Türk'e
vuruşturdular. 1. Dünya Savaşı Türk devletçiliğinin sonu olmalıydı. O
yüzden savaş başladı. Osmanlı Türk Devletleri'nin sonuncusuydu.
Topraklarını paylaşmak istediler. Netice olarak Osmanlı Devleti ortadan
kalktı. Batı dünyası emeline ulaştı. Muzaffer Türk halkı yepyeni Türkiye
Cumhuriyetini kurmasaydı Türk devletçiliğinin sonu olacaktı. Osmanlı
Devleti, Türkiye Cumhuriyeti doğdu. Şimdi dünyanın en kudretli
devletlerinden biridir. Tarihten ibret dersi almalıyız" diye konuştu.
ENVER PAŞA'YI UNUTMAYA HAKKIMIZ YOK
Tarihin en kanlı savaşlarının Türk-İslam devletlerine karşı olduğunu
hatırlatan Mahmudov, Anadolu, Türküne karşı, Azerbaycan Türküne karşı
soykırım uygulandığın söyledi. Mahmudov, Osmanlı'nın "Milleti Sadıka"
dediği Ermeniler tarafından ihanete uğradığını savunarak, şöyle devam
etti: "Osmanlı Devletinde Türk halkına karşı olan soykırımı
değiştirerek, Ermenilere karşı soykırım olmuş gibi gösterildi. Dünya da
bunu böyle bildi. Türk gençliği bunu bilmelidir. Türkler topraklarına
sahip çıktı. 1. Dünya Savaşında en ağır yarayı da Azerbaycan Türkleri
aldı. Bizim Erivan topraklarımız elimizden gitti. Ermenilere devlet
yapıldı. Çetin şartlarda savaşan devlet adamlarını unutmaya hakkımız
yoktur. O yüzden Enver Paşa'yı unutmaya hakkımız yoktur. Enver Paşa,
Talat Paşa çetin şartlarda Ermenilerin devlet olmaması için savaştı.
Enver Paşa, 'Çıbanı kökünden temizlemek lazım' dedi. Talat Paşa da onu
müdafaa etti." diye ifade eden Mahmudov konuşmasının ardından
Azerbaycan'dan getirdiği Tarih kitaplarını, Atatürk Araştırma Merkezi
Başkanlığına hediye etti.
BU, BİTMEMİŞ BİR SAVAŞIN ADIDIR
Birinci Dünya savaşı kuşkusuz insanlık tarihinin en büyük yıkım ve
trajedilerinden biri olduğunu hatırlatan Atatürk Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Hikmet Koçak, "On milyonlarca insanın öldüğü, koskoca bir
kıtanın yakılıp yıkıldığı, ülkelerin yerle bir edilip, sınırların daha
önce görülmemiş bir biçimde el değiştirdiği bir savaştır. 100 yıl geçmiş
olmasına rağmen sebepleri, sonuçları ve etkileri hala devam eden ve bu
yönüyle de, bir anlamda "bitmemiş" bir savaşın adıdır. Bu savaşın baş
aktörlerinden biri bizlerdik, bizleriz.100 yıl önce vatanımıza,
sınırlarımıza karşı başlatılan mütecaviz hamlelerin giderek uluslar
arası bir paylaşım savaşına dönüşmesi sonucu çok şey kaybettik, çok
yıkımlar yaşadık. Bin yılı aşkın bir zamandır bu topraklarda
yaşamaktayız. Yani bu toprakların en az bin yıllık tarihini yaşayan da,
biçimlendiren de bizleriz. Bin yıllık "geçmişin tarih olabilmesi, tarih
bilincine sahip olmayı ve bu bin yıl içinde inşa edilen medeniyete sahip
çıkmayı, o medeniyeti yaşatmayı gerektirir". Mustafa Kemal Atatürk'ün,"Türk genci ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde
kuvvet bulacaktır" sözü, genç kuşakların tarih bilinciyle
yetiştirilmelerinin ne denli önemli olduğunu anlatmaktadır. Bu bağlamda,bu ve benzeri etkinliklerin özellikle genç kuşaklara ve gelecek
kuşaklara ciddi kazanımlar sağlayacağını düşünüyor, bu sempozyumun da
salt geçmişin bilgilerinin aktarıldığı bir düzlem değil, tarihsel
bilincin gelişip, toplumsal belleğin diri tutulmasına katkı sağlayacak
bir etkinlik olmasını temenni ediyorum" dedi.
MİLLET OLARAK, YERLİ HELİKOPTERİN ÇABASI İÇERİSİNDEYİZ
Osmanlı Devleti'nin silah ve mühimmat konusunda dışa bağımlı olduğunu
belirten Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Beyhan,
bu silahların Osmanlı Rus Savaşı'nda Erzurumluların acılarını hat
safhada yaşadığı sırada kullanıldığını hatırlattı. Tarih sadece geçmişte
meydana gelen olayları nakletmekle kalmaması gerektiğini ifade eden
Beyhan, aynı zamanda bu olayların günü geleceği, nasıl etkilediğini
tartışılması gerektiğini söyledi. Beyhan, "Birinci dünya savaşı Osmanlı
devleti için sonu belli olan bir savaştır. Savaş öncesinde Osmanlı
devleti asker veya diplomat değil, sade sivil bir vatandaşın bile karar
vereceği üzere eline silah almaması gereken bir durumda idi. Kendince
sarılmadıkça bu savaşa bulaşmaması gereken bir durumdaydı. Sebepleri çok
açıktır. Birincisi yakın geçmişinde ki savaşların kronolojisidir. Fazla
geriye gitmeye gerek yok, tarihimizde dönüm noktası olan önemli bir
kırılma noktası Olan Küçük Kaynarca Antlaşması'nda, yani 1774'ten
1914'de kadar geçen 140 yıllık zaman dilimi, Osmanlı Devleti için bir
mağlubiyetler tarihidir. Kırım Savaşı ile 1897 Yunan Savaşı, bu bir
buçuk asırlık zaman diliminin iki istisnasıdır. Kırım Savaşı, Avrupalı
devletlerin menfaatleri gereği, Rusya'ya karşı, müdahil oldukları yani,
bir koalisyonun ortak savaşıdır. Elde edilen zaferin etkisi Osmanlı
Devleti için sadece 15 yıl kadar sürmüştür. Yunan Savaşı ise meydanda
kazanılan ama masada kaybedilen bir savaştır. İkinci önemli sebep silah
ve mühimmat askeri teçhizat ile ilgilidir. Osmanlı Devleti, silah ve
mühimmat bakımından dışa bağımlıdır. Silahlarını dışarıdan temin etmek
zorundadır. Dışa bağımlı ülke her zaman üreten ülkelerin gerisindedir.
19'uncu yüzyılın ilk yarısında ikinci Mahmut'un devrinde yeniçerilerden
sonra yeni Osmanlı ordusunun silah ihtiyacı Avrupa'dan temin ediliyordu.
Başta Fransa, Belçika ve Avusturya olmak üzere Abdülaziz devrinde ise
Amerika'dan büyük miktarda değişik çap ve markada silahlar satın
alınmıştı. Bu silahlar Amerikan iç savaşı için üretilen ve savaş sonrası
depolarda kalan silahlardı. Osmanlı Devleti için bu depolanmış silahlar
için önemli bir pazardı. Tarihe 93 Harbi olarak geçen ve Erzurum'un
Erzurumluların acılarını, sıkıntılarını hat safhada tattığı 1877-78
Osmanlı Rus Savaşında, Osmanlı ordusu bu silahları kullanacaktır.
21'inci yüzyılın ilk çeyreğini yarıladığımız bu günlerde hala malımız
olan, ülkemizin ürünü olan bir motorun, niçin olmadığını tartışmaktayız.
Millet olarak, yerli helikopterin çabası içerisindeyiz. Modern
zamanların istihbaratı için insansız hava araçlarını, daha düne kadar
başka ülkelerden temin etmekteydik. Yakın gelecekte, uçağımızın
üretilebileceği umutları yeşermiş durumdadır. Yerli üretim olan piyade
tüfeğimiz envanterimize yeni girmiştir. Jeopolitik konumunda önemli olan
ülkemizin fevkalade boyutta ihtiyacı vardır. Tarih sadece geçmişte
meydana gelen olayları nakletmekle kalmamalıdır. Aynı zamanda bu
olayların günü geleceği, nasıl etkilediğini tartışmalıdır. Tarihçilerin
bu bağlamda sorumluluğu büyüktür" dedi.
"100. Yılı Münasebetiyle I.
Dünya Savaşı'nda Kafkas (Doğu) Cephesi Uluslararası Sempozyumu", 25-27
Eylül 2014 tarihleri arasında Atatürk Üniversitesi'nde gerçekleşecek.
(ERZ-AT-Y)