Son seçim anketleri sonuçları üzerinden 2015 genel seçim sonuçları üzerine öngörüde bulunan Konda Genel Müdürü Ağırdır, HDP'nin durumunun muallak olduğunu söyledi.
Erzurumajans-Konda Araştırma Şirketi'nin Genel Müdürü Bekir Ağırdır, 7
Haziran seçimlerinde kesinlikle tek partinin iktidar çıkarmasının mümkün
olmadığın söyledi. Ağırdır, "AK Parti'nin 276 milletvekilinin altına
inme ihtimali var" dedi. Bekir Ağırdır, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan'ın çok isteği başkanlık konusunda yapılacak bir referandumda ise
yüzde 60 oranında "hayır" oyu çıkacağını belirtti. Ağırdır, "AKP
yanlısı Kürtlerdeki çözülme Erdoğan'ın bir lafıyla gerilemez, Kobani bir
kopuştu" diye konuştu
Cumhuriyet gazetesinden Selin Ongun, Bekir
Ağırdır ile yaklaşan genel seçimler hakkında bir röportaj yaptı.
Ongun'un söyleşisi şöyle:
7 Haziran seçiminin son virajına
girmiş bulunuyoruz. Türkiye'nin sandık yanıtına 20 gün kaldı. Siyasal
süreçlerin analizinde her "taraf"ın görüşüne kulak verdiği bir isim olan
KONDA Araştırma Genel Müdürü Bekir Ağırdır, sorularımızı yanıtladı.
*Bu seçimin mottosu sizce nedir?
Hangi
partinin seçmeni olursa olsun, herkes kendisi açısından çılgınca
sevinemeyecek fakat her partinin seçmeni gelecek için sahiden
umutlanacak. Bir başka deyimle, herkes çokça mutlu olmasa bile, 8
Haziran sabahı herkes umutlu uyanacak.
"AK Parti konforlu çoğunluğu kaybedecek"
*Bu sözünüzü Meclis'teki mevcut partilerin hepsinin parlamentoda olacağı şeklinde tercüme edelim mi; rakamlarınız ne söylüyor?
KONDA
olarak 20 yıldır, sadece seçimden önceki perşembe günü verilerimizi
paylaşıyoruz. Sorunuzu ancak seçimin çok belirli trendleri ile
yanıtlayabilirim. AK Parti konforlu çoğunluğunu kaybedecek. Bugünden
bakınca AK Parti'nin 320-310 milletvekili olmayacak gibi gözüküyor. Bu
rakam MHP ve HDP'nin alacağı her bir oy ile 300 bandının altına ve belki
de daha aşağı inebilir. AK Parti iktidarını sürdürse bile 300
milletvekilini aşamayacak. HDP direkte gözüküyor, yüzde 51 ihtimalle
baraji geçecek.
*"Yüzde 51 ihtimal" ne demek?
Araştırmalara
dayanarak "HDP yüzde yüz barajı geçer" demek mümkün değil, HDP şu an
direkte. "HDP kesinlikle şu orana ulaşır, barajın şu kadar üzerine
geçer" demek şu anda riskli.
*Neden?
Hatırlayalım; HDP
geleneksel yüzde 6 oyunu yüzde 10'a doğru çıkarırken iki kanalı var. 1)
Dindar AK Partililerden oy akışı var. 2) CHP'den gayri memnunlardan,
"daha çok demokrasi" diyenlerden ya da sadece "HDP barajı geçsin"
denerek verilen stratejik oylardan oluşuyor. Oysa tam bu noktada HDP
için kritik bir durum var.
*Nedir o?
Beyaz Türklerden
gelecek stratejik oyların içinde Selahattin Demirtaş'a duyduğu
sempatiden dolayı HDP'ye oy vereceğini söyleyenler, 7 Haziran'da sandığa
gittiklerinde muhtemelen yine HDP'ye oy vermeyecek. Çünkü onların
HDP'ye yönelmelerinin temelinde AK Parti ya da Erdoğan karşıtlığı var.
Evet, Erdoğan'a karşılar ama Erdoğan karşıtlığı kadar Kürt meselesinin
HDP'nin önermeleri ile çözümlenmesine de karşılar. Bu grubun AK Parti
karşıtlığı Kürt meselesine demokratça bakmadıkları gerçeğini perdeliyor
şu anda. Bu tespiti "HDP'ye oy vermek demokrat olmanın ölçüsüdür"
manasında söylemiyorum elbette. Fakat 7 Haziran sabahı sandığa
gittiklerinde bugün HDP'ye oy vereceğini söyleyen Türklerin bazılarında o
duygu hakim gelecek.
"HDP halen direkte çünkü Türklerde zihni yırtılma olmadı"
*Hangi duygu bu?
İşaret
ettiğim duygu halini örneklendireceğim. Fakat ondan evvel bir başka
somut sonucu aktarayım. Biliyorsunuz, bugünlerde İngiltere'de ve
İsrail'de anketlerin yanılmasını, muhafazakar partilerin beklenenden
farklı olarak, galip gelmesini de tartışıyoruz. Sözünü ettiğim oy
tercihini değiştirecek duygu hali aslında tam da bu örnekle ilgili.
Eğitimli, özgürlükçü, modern değerlere sahip bir birey düşünelim. Bu
birey İngiltere'de de, İsrail'de de "komşumun siyahi ya da Müslüman
olmasını istemem" demekten kaçınıyor. Bu birey örneğin Türkiye'de
mikrofon uzatıldığında, "Kürt meselesi demokrasi genişletilerek
çözülmeli" diyor. Çünkü artık aksini söylemek ayıp. Ama hakiki
düşüncesi, duygusu öyle değil. Aslında ne o İngiliz, siyahi veya
müslüman ya da göçmen ile komşu olmak istiyor. Ne de bizim kentli
eğitimli bireyimiz bir Kürtle akraba olmak istiyor. Gelelim bu
örneklendirmenin HDP'nin baraj sorunsalıyla ilgisine.
*Bunu sahadan bir örnekle anlatabilir misiniz?
AK
Parti ya da Erdoğan karşıtı kişi ile konuşuyorsunuz. "Barış için
demokrasinin genişletilmesi gerek" diyor. Aynı kişi birkaç dakika sonra
"Kürtler daha ne istiyor? Baksanıza Özal Cumhurbaşkanı bile oldu" diyor.
Özal'ın "Kürtlüğünü inkar ederek, Türküm diyerek Cumhurbaşkanı
olduğunu, Çankaya'da bir kez bile kendi dilinden türkü söyleyemediğini"
görmezden geliyor. İşin dibinde gerçekten özgürlükçü olmak var. Oysa
Selahattin Demirtaş'a yönelik sempati Erdoğan'a yönelik nefretten de
besleniyor. O yüzden bu sempatinin oya dönüp dönüşmeyeceğini kestirmek
mümkün değil. Eğer sahiden özgürlükçü bir zihni yırtılma olsa idi HDP
yüzde 15'e, yüzde 18'e de ulaşabilirdi. Ama böyle bir zihni yırtılmanın
olmadığını görüyoruz. Ve o nedenle HDP halen direkte diyoruz.
"MHP yüzde 15'i aşmayı zorluyor"
*Ya CHP? Ana muhalefet, çıtasını yüzde 35 olarak koydu. Eğilim ne yönde?
Araştırmalara göre yüzde 35'e ulaşamayacak. Yüzde 30'a yaklaşırsa bile başarı olacak.
*MHP, yüzde 17 bandını bulabilecek mi?
MHP
yerel seçimdeki yüzde 15'i aşmayı zorluyor. "Yüzde 17'yi kesin
bulurlar" demek mümkün değil ama yüzde 15'i bir miktar aşabilir.
Belirleyici olan şu. AK Parti oy kaybettiğinde oylarının bir kısmı
HDP'ye, bir kısmı da MHP'ye gidiyor. Zaten bu akıştan dolayı AK Parti
din ve milliyetçilik temelli bir kampanya yürütüyor. Tayyip Erdoğan bunu
böyle okudu. Mitinglerdeki Kürtçe Kuran, HDP'ye kayan dindar Kürtlerin
önünü kesmek için. "Çözüm süreci artık öyle değil" söylemleri yine
MHP'ye kayan oyları durdurmak için. AK Parti'nin MHP ve HDP'ye gidecek
oyların önünü kesmek için yaptığı şoven kampanya tespitim doğru ise
önümüzdeki günler çok kritik. Ağrı olayı, Selahattin Demirtaş'ın evine
polis gitmesi, seçim bürolarının saldırıya uğraması, şimdiye dek HDP
soğukkanlı davrandı. Provokasyon tuzağına düşmüyor. Keza MHP de şu ana
kadar en sakin kampanyayı götüren parti. MHP'nin aday listesinin de
kampanyasının da "8 Haziran'da koalisyon ihtiyacı çıkar" stratejisine
yönelik olduğunu düşünüyorum.
"AK Parti'nin 276 milletvekilinin altına inme ihtimali de var"
*Peki ufukta koalisyon var mı?
7
Haziran'da ortaya çıkacak tablo kesinlikle tek parti iktidarı olur
demek mümkün değil. AK Parti'nin 276 milletvekili altına inme ihtimali
de var. Böyle bir olasılıkta kamuoyundaki bazı spekülasyonların aksine
AK Parti ile HDP değil, AK Parti ile MHP koalisyonu daha mümkün
görünüyor bana. İki partinin de tabanlarının sosyolojik ve kültürel
karakteri benzer, her iki tabanın da ihtiyaç ve taleplerinin ardındaki
değerler benzer. Varolan dört partinin tabanları dört ayrı kimliğe
dayanıyor. Bir başka ölçü ile bakarsak, bu dört parti siyasi kutuplaşma
içinde üçü bir taraf biri diğer taraf olarak da ayrı. Bir başka ölçüden
bakılınca da AK Parti ve MHP tabanları daha dindar ve muhafazakar iken
CHP ve HDP tabanları seküler. Bu nedenle eğer koalisyon olasılığı ortaya
çıkarsa AK Parti ile MHP koalisyonu daha güçlü olasılık.
*"Bu seçimin kaderini MHP ve HDP belirleyecek" demiştiniz. 7 Haziran akşamı
şaşırtıcı bir milletvekili dağılımı oluşabilir?
Bunu
söylememin iki nedeni var. Birinci neden siyasi. AK Parti oy kaybettiği
zaman bu iki partiye doğru kaybediyor. İkincisi siyasi nedenlerden
kaynaklanıyor olsa da asıl neden seçim aritmetiği. Siyasi rekabet
coğrafi, sosyolojik ve kültürel bakımdan eksik. Yani üç muhalefet
partisi de coğrafi, sosyolojik veya kültürel bakımdan tüm ülkede ve tüm
kesimlerde yoklar. Bu durum 81 ilin 79'unda yüzde 20 üstünde oy alan AK
Parti'nin lehine çalıştı ve oy oranından daha fazla oranda
milletvekilliği kazandı şimdiye dek. Fakat şimdi MHP ve HDP'nin
yoğunlaştığı coğrafyada oy artışı da sağlarlarsa AK Parti'ye
milletvekili sayısı bakımından maliyeti oy yüzdesinden daha yüksek ve
ağır olacak. Bu iki parti ile rekabet ettiği illerde AK Parti'nin son
seçimlerde, son sıradan kazandığı milletvekilliklerini kaybetme riski
var.
"Kutuplaşma nedeniyle '20 milyon karşıt, 18 milyon yandaş' rakamı sandıkta radikal değişiklik yaratmıyor"
*Bu seçimde "ilk kez" ne oluyor?
AK
Parti "koalisyonun kötülükleri" ve "sistem tükendi" çıkışları ile ilk
kez korku temelli bir kampanya yapıyor. Korku temelli bir dil
kullanırken aslında bir tür savunma pozisyonunda. O eski saldırganlığı
ve iddiası yok.
*Seçim analizlerinde doğru gibi gözüken "yaygın yanlış" nedir sizce?
AK
Parti'nin bir cümle ile ANAP gibi parçalanacağını söylemek hata. Fakat
2010 referandumundan itibaren AK Parti tabanı Erdoğancılaştırılmaya
çalışıldı. Gezi, 17 Aralık, cemaat kavgası, Suriye meselesi, faiz lobisi
tartışmaları ile AK Parti sadece Erdoğan partisi olmaya
dönüştürülürken, Erdoğancılık, kendi logosu ve marşları ile yeni bir
siyasi kimlik gibi inşa edilmeye çalışıldı. Çünkü Erdoğan bir yandan üç
dönem kuralını savunurken, öte yandan da ülkenin tüm kaderine hükmetme
iddiasından beslenen bir siyasete yöneldi. Tüm bu süreçte AK Parti
tabanında da sistemli bir sorgulama başladı. AK Parti'nin çekirdek
oyunda sistemli bir çözülme, sorgulama ve aşınma var. AK Parti'nin
karşıtlarının sayısı yandaşların sayısını geçti. Yine de kutuplaşmanın,
kimlik siyasetlerine sıkışmanın sonucu olarak yaklaşık olarak "20 milyon
karşıt, 18 milyon yandaş" rakamı sandıkta radikal bir oy dağılımı
değişikliğine engel oluyor. Nitekim bir başka partinin AK Parti'nin
yerine iktidar çoğunluğuna ulaşacağını konuşan kimse yok. Muhalefetin
umudu en fazla bir koalisyon yakalamak. Dolayısıyla bu bahsettiğim
düzleme bakıp, sandıktan çok, çok büyük değişiklik beklemek riskli,
gerçeği kapsamayan bir analiz olur.
*Neden?
Çünkü 4
partiye konsolide olan bir siyaset var. Bu düğüm kolay kolay
çözülmeyecek. Dincilik, laikçilik, Türkçülük, Kürtçülük ile dört parti
de kimlik siyasetine sıkışmış durumda. Türkiye'nin selameti laiklerin ve
dindarların çekirdek gruplarında yeniden bir sorgulama üretmesine
bağlı. Dört partinin de Türkiyeleşmesi lazım, huzur burada.
"Seçim sonucunu 8 milyon serinkanlı belirleyecek"
*Bu seçimin "bilinen yüzü" nedir?
7
Haziran'da kutuplaşmadan dolayı yüzde 36 ile 38 milyon aralığındaki
seçmen kitlesinin tercihlerini aşağı yukarı biliyoruz. 20 milyon iktidar
karşıtı, 18 milyon yandaşı var, diyebiliyoruz. Tahminen 46 milyon
geçerli oy ile 7 Haziran sonuçları belirlenecek. Demek ki geri kalan 8
milyonun kararıyla seçim sonucu belirlenecek. Kutuplaşmanın dışında
davranan, serinkanlı seçmenin tercihi 7 Haziran tablosunu belirleyecek.
*Bu sekiz milyon seçmeni AK Parti, CHP, MHP ve HDP açısından nasıl okursunuz?
AK
Parti korkulara, özellikle koalisyon korkusuna ne kadar inandırdıysa o
kadar çok oy alır. CHP vaatleri konusunda değil vaatlerini
gerçekleştirecek kadrolara ve kapasiteye sahip olduğuna inandırırsa daha
çok pay alır. MHP diğer hepsinden farklı olarak "serinkanlılığa
ihtiyacımız var" tavrına inandırabilir ise oyunu alabilir. Beyaz
Türklerin zihni yırtılması gerçekleşirse HDP'ye kayış daha çok olabilir.
"Bugün başkanlık referandumu olsa yüzde 60 hayır çıkar"
*Şu anda başkanlık referandumu yapılsa sonuç ne olur?
Hayır, çıkar. Yüzde 60 hayır, yüzde 40 evet gibi tahmin edebiliriz.
*Yurtdışı oyları 7 Haziran'ı ne kadar etkileyecek?
Milletvekili sayısını belirleme bakımından çok etkilemeyecek ama HDP'nin ülke barajı meselesi için etkili olacak.
"HDP diyanet gündemine fazla takılarak tuzağa düştü"
*HDP'ye oy verecek Türklerin oranını biliyor muyuz?
HDP oyunun içinde yaklaşık iki puan. HDP'nin oyu yüzde 10 derseniz, bunun aşağı yukarı sekiz puanı Kürtler, iki puanı Türkler.
*Diyanet açıklamasının HDP'ye oy kaybettireceğini düşünenlere katılıyor musunuz?
Dindar Kürtlerdeki çözülme tek başına Diyanet meselesinden ibaret değil.
*Yani Diyanet gündemi, HDP'ye eksi yazdı mı?
Dindar
Kürtlerdeki çözülme Erdoğan'ın birkaç mitingindeki çıkışı ya da
Demirtaş'ın bir tek "Diyanet" açıklaması ile şekillenmez. Fakat orada
bir tuzak var. HDP, Diyanet açıklaması ile değil, Diyanet gündeminde
fazla gün kaybederek tuzağa düştü. Orada seküler kimliğinin gaza gelişi
var. HDP "Türkiyelişeceğim" iddiasını 80 öncesi sol felsefeye sıkışarak
dillendirir ise bu bir handikapa da dönüşebilir.
"Kürtlerdeki çözülme Erdoğan'ın bir lafıyla gerilemez, Kobani kopuştu"
*"Dindar Kürtlerdeki çözülme" dediniz. Tam olarak ne anlayalım bu çözülmeden?
Sadece
bölgeden değil Türkiye genelinden söz ediyorum. Şimdiye dek 10 Kürt
seçmenden beşi AK Parti'li, dördü HDP'li idi. Şimdi bu değişti. Şimdi
ülke genelindeki her 10 Kürdün 6'sı HDP'ye, 3'ü AKParti'ye şeklinde bir
gelişme var. Bunu değiştiren de tek başına diyanet söylemi vs. değil.
Sivil cuma namazları, Demokratik İslam Kongresi, Altan Tan gibi dindar
Kürtlerin parti içinde sesinin duyulması gibi faktörlerle, HDP uzun
süredir buna emek harcıyor. Fakat dindar Kürtlerin AK Parti'den asıl
kopuşu Kobani harı ile oldu. Kobani radikal bir kopuştu. Kürtlerde ortak
bir duygu üretti. Kürtlerdeki HDP'ye olan bu dönüş günlük bir şey
değil. Keza Barzani'nin bağımsız devlet kurma fikri de dindar Kürtleri
etkiliyor. Şimdiye kadar "Müslümanım" diye bakarken artık Kürt kimliği
de hayatlarında önemli olmaya başladı. Bu çözülme de Erdoğan'ın bir
lafıyla geriye dönecek bir çözülme değil.
"Erdoğan'ın meydanlara çıkması bekledikleri etkinin tersini üretebilir"
*"Radikal Erdoğancılık", AK Parti'ye oy getiriyor mu şu anda?
Hayır,oy getirmiyor. Erdoğan'ın kitlesini daha sıkı tutmaya yarıyor.
Erdoğan'ın kitlesi ile ilişkisi varsayılandan güçlü. Sorgulama içindeki
çekirdek tabanı yerel seçimlerde, Cumhurbaşkanlığı'nda kredisini bir kez
daha Erdoğan'a açtı. Bugün sorgulaması süren kitle, "sistem tıkandı"
diyerek "Başkanlık" diye zorlayan bir Erdoğan'a alışık değil. Bu da
sorgulamayı artırıyor. Erdoğan siyasi hayatında problemleri daha büyük
krizlere dönüştürerek çözmüş bir siyasi lider. Mesele çekirgenin bu kez
de zıplayıp zıplamayacağı. Sözünü ettiğim sorgulama doğru ise, çekirge
aynı güçte zıplamayacak. Bugün Erdoğan'ın her gün meydanlara çıkıp
seçime dahil olması bekledikleri etkinin tersini üretebilir.
*Lider değişimini, üç döneme takılanların siyaset dışı kalmasını, "sorunsuz" atlattı mı iktidar partisi?
Hayır.
AK Parti makinesinin büyüsü bozuluyor. Şeffaflık paketinde, Dolmabahçe
mutabakatında, Hakan Fidan meselesinde, Diyanet İşleri Başkanı'nın
arabası tartışmasında bunu gördük. Erdoğan, partinin gündelik hayatının
her saniyesinde olmadığı için partinin bazı karar ve akılları ona aykırı
geliyor. Parti ise ona ayak uydurmaya çalışıyor. Senkronizasyon
bozuldu. AK Parti makinesi önceki seçimlerdeki kadar etkili ve güçlü
çalışmıyor. Bu senkronizasyonu bozan etkenlerden biri de sonradan AK
Partililer.
"Sonradan AK Partililer sandığa artı oy getirmiyor"
*Sonradan AK Partililer sandığa artı oy getirmiyor mu?
Hayır.
Çünkü onlar partili olmanın karikatürü gibiler. Hepimizin gözü önünde
oluyor her şey. Bu da parti örgütündeki ve tabanındaki sihiri bozuyor.
Bir ilçe örgütünde ya da merkezde bir anda koltuğa oturan, ihale alan
zenginleşenleri, siyasal İslamın cefasını çeken insanların tasfiye
oluşunu, taban görüyor. Medyadaki, partideki bu dönüşüm çekirdeğin
sorgulamasını etkiliyor.
*Partinin çekirdeği Meral Akşener'e yönelik kaset gündemi gibi başlıkları da sorguluyor mu?
Şöyle,bu kaset tartışması sonradan AK Partililerin partiye vereceği zararı da
işaret ediyor. Bu özneler, büyük patronun onlara nerede "durun"
diyeceğini de bilmiyor hadlerini de bilmiyor.
*Kaset siyasetisinin mide bulantısı ile "hayır"lar çoğalır mı?
Meral
Akşener kaseti saçmalığında olduğu gibi iki vahim hata yaparlarsa,
evet. Ayrıca bu tip bir zihiyetle sadece iktidarın değil, Türkiye'nin
aydınlarının, yorumcularının da genel olarak halkta itibar kaybettiğini
de düşünüyorum.
*Davutoğlu partiye oy kaybettiriyor mu?
Her şey normal ve tek başına Davutoğlu mu oy kaybettiriyor; hayır. Ama Davutoğlu'nun şahsından dolayı bir artı da yok.
"Araştırma şirketlerinin anketleri duvara çarpabiliyor çünkü?"
*"İngiltere seçimlerinde araştırmalar duvara çarptı, şimdi biz size neden güvenelim" diyenleri nasıl yanıtlarsınız?
Birincisi,araştırmalar sadece oy oranından ya da seçim akşamında ne olacağından
ibaret değil. Bir arada yaşamak, sorun çözme, otoriterlik, demokratlık,
kutuplaşma vs., pek çok başlıkta saha araştırması yapıyoruz. Araştırma
yalnızca seçim akşamına dönük bir faaliyet değil. İkincisi,
araştırmacıların yanılma durumu sadece Türkiye'yi ya da İngiltere'yi
değil tüm dünyayı kapsayan bir hal. 1) Dünyada da bizde de araştırma
sektöründe yeni modellere ihtiyaç olduğu açık. Halen sanayi toplumunun
kavramları ile, "sağda mısın, solda mısın" gibi kelimelendirmelerle
sorgulamalar yapılıyor. Ama bugünün hayatı bunların ötesinde karmaşık.
2)Özellikle metropellerde sağlıklı anket verisi toplamak zorlaşıyor.
Levent Erdem'in deyişi ile "tekil sosyallik" bunda çok etkili. İnsanlar
kendilerini deşifre etmek istedikleri kadar açıklama yapıyor. Örneğin
Facebook, twitter gibi sosyal medyada bireyler sadece kendi istediği
kadar deşifre oluyor. Bunun sadece seçim anketlerine değil her türlü
ankete yansıyan bir tarafı var. 3) Tüm dünyada artık nefret söylemi
ayıplanıyor. Bireyler ayıplanmamak için "daha demokrat" konuşuyor ama
sandıkta onu kimse görmüyor ve gerçek duyguları ile hareket ediyor.
"Yanlış ölçümün mahcubiyetini en küçük hücreme kadar duyuyorum"
*Cumhurbaşkanlığı referandumunda "KONDA, Erdoğan'ın oyunu çok yüksek
gösteren rakamlarla, Erdoğan'a 'hayır' diyeceklerin sandığa gidişini
azalttı" eleştirisinin sizdeki karşılığı nedir?
Bu tartışma
sadece Cumhurbaşkanlığı meselesi ile ilgili değil. Ben anketlerden
olumlu veya olumsuz etkilenen seçmenin son derece küçük bir grup olduğu
fikrinde oldum hep. 54 milyon seçmeni konuşuyoruz. Bunu bir savunma
kaygısı ile söylemiyorum. Çünkü zaten yanlış ölçümün mahcubiyetini en
küçük hücreme kadar duyuyorum. Oysa kasıtlı olarak bir rakam işaret
etsem, böyle bir mahcubiyet ve utanç duymam. Kamuoyuna çıkıp
"affedersiniz" demem. Veya her türlü kaydımızı hiç tanımadığımız bir
hakem heyetine de açmam. Bakın bu söyleşide siz de sordunuz, "Sadece
seçim öncesi perşembe günü rakam açıklıyoruz" dedim. Genel trend
üzerinden değerlendirme yaptım. Sizin bahsettiğiniz eleştirinin yanında
biliyorsunuz, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun "KONDA etkiledi"
şeklinde bir demeci oldu. Burada soru şudur: 90 yıllık, 600 ilçede
örgütü olan, 45 gün boyunca kampanya yapan siyasi parti bir tarafta,
KONDA'nın internette paylaştığı rakam bir tarafta dursun. Seçmen
tercihini araştırma şirketinin topladığı veriye göre karar veriyor ise,
buna söyleyecek bir lafım yok. Bunu övgü mü yergi olarak mı kabul
edeyim? Partilerin rakipleri anket şirketleri değildir. Partilerin
rakibi partilerdir. Bu kutuplaşma ikliminin ruhi ve zihni ambargoları
içinde konu olmak insanı çok üzüyor.
*HDP sempatizanlarının
anket şirketlerine yönelik güncel bir eleştirisi de şu: "HDP'yi yüksek
gösteren anketler nedeniyle de parti baraja takılabilir."
Ortalıkta
"HDP yüzde15 oldu" diyen yok. Söyleşinin başında özellikle dikkat
çektim. Kime oy vereceğine karar vermiş bir adamın ankete bakarak karar
değiştirmesi söz konusu değil. Siyasi tercih, her gün değişmez.
Fenerbahçe yenildi diye ertesi gün takımını değiştiren kaç insan var? (Cumhuriyet)