2011 ve Farklı İnançların İbadet İhtiyacı...

Tarihçiler; Osmanlı İmparatorluğu’nun tarih sahnesinde altı yüz yıl gibi uzun bir süre kalmasını, farklı din ve kültürlere karşı müsamahalı davranmasına ve adaletle muamele etmesine bağlarlar.

Bu büyük Cihan İmparatorluğu’nun torunları olarak, bizler de her ortamda ecdadımız Osmanlı’nın bu yaklaşımını gururla anlatır, atalarımızın din ve vicdan hürriyeti konusundaki güzel uygulamalarından övgü ile bahsederiz.



Camii, havra ve kilisenin bir arada bulunduğu Memalik-i Osmanlı’da, hak ve hürriyetler konusunda insanlara ibadet ve inanç özgürlüğü tanıyan yönetim anlayışı, Osmanlı’yı Cihan İmparatorluğu yapan önemli özelliklerinin başında gelmektedir.



Yüce dinimizin öğretilerinde ve Peygamberimizin tavsiyelerinde, başka dinlere ait ibadet yerlerine hoşgörü ile yaklaşılması açıkça vurgulanmaktadır.



           Fatih Sultan Mehmet Han’ın, o günün dünyasında yankılanan; “Caminin yanında kilisede olacaktır” sözleri, İstanbul’un fethedileceğinin en güçlü işareti olarak bilinmektedir.



Osmanlı’nın dağılmasından sonra diyar-ı küfürde kalan İslam kültürünün yansıması olan camii, medrese, han, hamam vb. eserler, ne gariptir ki modern dünyanın gözü önünde yerle bir edilmişler, yıkılmaya ve çürümeye terk edilmişlerdir.



Yani Osmanlı’nın, Gayri müslimlerin ibadet alanlarına dokunmayan hoşgörü ve yaklaşımı, Müslüman olmayan ülkeler tarafından, Osmanlı mirasına karşı ne hazindir ki sergilenmemiştir.



Buna benzer tutumların Suudi Arabistan gibi Müslüman ülkeler tarafından uygulanması ise işin bir başka hazin yönüdür.



Bugün yurt dışına çıkan hangi Müslüman, ibadet edeceği bir mekânı görmek ve orada ibadet yapmak istemez?



Bunun gibi, İslam coğrafyasında gezen bir gayri müslim için de kendi inancını yansıtan bir mekânı görmek, ibadet ihtiyacını gidermek, en insani bir hak olarak değerlendirilmelidir.



2011 oyunlar bayrağını Erzurum’a getirmek için gitmiş olduğumuz Çin’in Harbin kentinde yirmi günden fazla kalmıştık, dolayısıyla Cuma namazlarını kılmak için epeyce bir uğraş vererek, şehrin uzağında Uygur ve Kırgızlara ait iki cami bulduğumuzda, ne kadar da sevinmiş ve şükretmiştik.



Böyle bir durumu 2006 kış oyunlarının yapıldığı İtalyan’ın Torino şehrinde de yaşadığımız için, bir empati yapma gereğini hissetmiştik.



Avrupa’da insanların ibadet ihtiyaçları düşünülerek, belli alanlarda; (hava alanı, otogar vb.) Multi Faith Prayers Room (çok maksatlı ibadet ve dua yeri) anlamında mekânlar oluşturulmuş bulunmaktadır.



2011 oyunlarına az bir zaman kaldı ve misafirlerimizin öncü kuvvetleri şehrimize yavaş yavaş gelmeye başladılar.



2011 oyunlarından sonra da artık Erzurum kış turizminde önemli bir marka olacak ve ilerleyen yıllarda dünyanın en önemli kış sporları merkezi olarak, dünyanın dört bir tarafından gelecek misafirleri ve sporcuları ağırlayacak.



Bu gelenler içerisinde, ibadet ihtiyacı hissedenler olabileceği ihtimalinden yola çıkacak olursak, Avrupa’daki örnekleri gibi ibadet mekânlarının Erzurum’da da oluşturulması, insani ve vicdani bir sorumluluktur diye düşünebiliriz.



2011 yaklaşmak üzere, şehirdeki hareketlilik ve heyecan her alanda hissediliyor.



FİSU heyeti, yapılan işlerden son derece memnun, geriye bundan sonra şehrin en iyi şekilde hazırlanması, tanıtılması ve organizasyonun eksiksiz yapılması geliyor.



Dünyanın gözünün üzerimizde olacağı o günlerde, tahminimizce en fazla ilgiyi atlama kuleleri görecek, dolayısıyla Kiremitlik Tabyası’nın olduğu tepe ve etrafının tekrar elden geçirilmesinde oldukça fayda var.



Kulelerin batısında kalan bölgedeki gecekondular yıkılarak görüntü çirkinliğinin önüne geçiliyor, yalnız bu sahada bulunan Hz. Ömer Camii, son derece bakımsız haliyle dikkati çekiyor.



İnancımızın simgelerinden olan bu mütevazı camimizin de tadilatının yapılarak oyunlara yetiştirilmesi ile bu bölgedeki görüntüler konusunda bir sıkıntımız kalmayabilir.



Hatırlanacağı üzere Demirciler semtinde bir kilise mevcuttu, bilindiği gibi bu kilise daha sonra camiye çevrilerek ibadete açıldı.



İşin doğrusu, bu kilise aslına uygun olarak restore edilip,1916–1918 tarihleri arasında Ermeni canilerin Erzurum da işledikleri vahşeti gösteren Soykırım Müzesi’ne dönüştürülmüş olsaydı, şehrimize gelecek olan yabancılara bir takım mesajlar verme şansını yakalamış olurduk.



Siyasette pirim yapmak uğruna sergilenen popülist uygulamalar neticesinde, bu tür bir avantajı ne yazık ki kaybetmiş bulunmaktayız.



Dinler arası diyalog projeleri ile Sümela manastırında yapılan ve katılımcıların Rum Pontos yazılı t-shirtler giydikleri ayinle, Akdamar Adası’nda Ermenilerce gerçekleştirilen ve siyaset kokan ayinin, İslam’ın tavsiye ettiği hoşgörü anlayışıyla örtüşmediğini ve bu yaklaşımların “Abesle iştigal etmek” gibi bir anlayışı hatırlattığını da belirtmek durumundayız.



Osmanlı’nın, üç dinin mensuplarına eşit şekilde davrandığı Kudüs’teki yönetim anlayışı, insanlık tarihinde eşine az rastlanan ve vicdan sahiplerinde hayranlık uyandıran en anlamlı örneklerin başında gelmektedir.



Antakya, Mardin, Malatya gibi Anadolu şehirlerinde bu örnekleri ziyadesiyle görebiliyoruz.



Turizmde belli bir ivme yakalayan Antalya’daki Hoşgörü Bahçesi ile Ankara Bilkent’te bulunan Doğramacızade Camii, İslam kültürünün inançlara saygısını ifade eden, günümüzdeki en son örnekler olarak göze batmaktadırlar.



Türk İslam kültürü mimarisi ile modern mimarinin iç içe olduğu Doğramacızade Camii, gerçekten görülmeğe değer güzellikte inşa edilmiş.



Camii avlusunun her iki köşesinde bulunan iki boş yapı ise farklı dinden olanların ibadetlerini yerine getirmeleri için hazırlanmış.



 “… Eğer Allah, bir kısım insanları (kötülüklerini) diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak surette, içlerinde Allah'ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler yıkılır giderdi. Allah, kendisine (kendi dinine) yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir. (Hacc Suresi – 40)” ilahi emrinin geçtiği Kur-an’dan ve Peygamber öğretilerinden referans alan ve ecdadımızın uygulamalarıyla da örtüşen böyle bir tasarımın, kış turizmi ile dünyaya açılan şehrimizde düşünülmesi, elbette ki korkulacak ve yadırganacak bir durum değildir.



İncil’e bak Kur-an’a bak

Dört kitabın dördü de hak

Hakir görüp ırk ayırmak

Hakikatte yüz karası



Cümle canlı her topraktan

Emir var olmuştur Hak’tan

Rahmet dile sen Allah’tan

Tükenmez rahmet deryası

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.