Emperyalizmin işgaline karşı Gazi Mustafa Kemal önderliğinde direnen, kuvva-i milliyenin bağımsızlık mücadelesinin nişanesi olan İstiklâl Marşımız Millet meclisinde 12 mart 1921de kabul edilmiştir.
Birinci Meclise Burdur mebusu seçilen Mehmet Âkif, Türk Kurtuluş Savaşı'nın başlarında, İstiklâl Harbi'nin milli bir refleks içerisinde, halkı savaşa ikna ve teşvik için Anadolunun muhtelif şehirlerini dolaşmaya, camilerde vaazlar vermeye başlar. Bu vaazlarından en dikkat çekeni Kastamonu Nasrullah Caminde, 1920 yılının Kasım ayında Türk milletine hitaben yaptığı vaazdır. Vaazının muhtevasında vatanın işgali ile ilgili vatan savunmasının top yekûn yapılması için hakikatleri bütün çıplaklığı ile ortaya koyar ve düşmana karşı top yekûn hareket edilmesine manevi vurgu yapar ve takdir toplar. Memleketin her tarafında, her camiinde okunmaya başlamış ve defaten bu vaaz birçok kez kaleme alınarak ve halka duyurulması için mecmua şeklinde basılarak, yurdun her yerine gönderilmiştir.
El-cezire cephesi kumandanı Nihat Paşa, Mehmet Akife telgraf çekerek Nasrullah Camii şerifinde verdiğiniz vaazın yer aldığı mecmuanızın bir nüshasını ancak elde edebildim.
Ve bu vaazınızın muhtevası Diyarbekirin büyük camiinde Cuma namazından sonra okunarak cemaati manevî yönde aydınlatmıştır. Fakat bu istifadenin sınırlı kalmaması için cephe mıntıkasını teşkil eden El-aziz, Diyarbekir, Bitlis, Van vilayetleri ile civar müstakil mutasarrıflıklar halkını da faydalandırmak şerefiyle hukuku doğrudan doğruya zatı âlinize ait olmak üzere Diyarbekir matbaasında baskıyla çoğaltılarak bütün cepheye dağıtımı yapılmıştır. Cenâbı Hakkın din yolundaki çalışmalarınızı ve vatan sevginizi makbul kılması temennisiyle hürmetlerimi takdim eylerim. 10/2/37 El-cezire - K/ NihatDiyarbekirde El-cezire Kumandanı Nihat Paşa..
Mehmet Akif telgrafa cevaben; şahsıma yönelik büyük ilginize en samimî duygularımla teşekkürler ederim. Nasrullah caminin kürsüsündeki vaazımın o bölgede ve o cephedeki bütün dindaşlarımıza duyurulmasına yardım ve aracılık edilmesi, cidden memnuniyet vericidir. Cenâbı Hak, pek kıymettar bir parçası bulunduğunuz kahraman ordumuzu zaferden zafere ulaştırması ve İslâm ümmetinde belirmeye başlayan uyanışı artırsın. Âmin.
16 Şubat 337 Mehmet Akif İşte vatan sathında dilden dile dolaşan bu şiiri Maarif vekili Hamdullah Suphi beyinde dikkatine sunulmuştur. Maarif Vekaleti ise vatan sathında, milli refleksi şahlandıracak bir İstikâl Marşı şiir yarışması düzenlendiği, müracaatların son tarihinin 23 Aralık 1920 mesai saati bitimine kadar olduğu duyurulmuştur. Gönderilen şiirler komisyon tarafından tek tek incelenir, ancak içlerinde İstiklal Marşı olabilecek kayda değer bir esere rastlanılmamıştır. Bu yüzden komisyon karar veremez. 1921 yılına girildiğinde tekrar yeniden umuma açık ödüllü güfte yarışması düzenlenir, yarışmaya toplam 724 müracaat olur. Müracaat edenler arasında ; Kazım Karabekir, Kemalettin Kamu, Hüseyin Suat Yalçın, İsak Ferrara ve Muhittin Baha Pars gibi tanınmış şahsiyetlerde bulunur. "Çanakkale Şehitleri" ve "Bülbül" gibi şiirlerin yazarı Mehmet Akif katılmaz. Yakınları neden katılmadığını sorduğunda Akif " Türk Milletinin başarısı para ile övülemeyeceği" düşüncesi ile bu yarışmaya katılmayacağını belirtir.
Mehmet Akifin yakınlarına verdiği bu ifadesinden Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey haberdar olur. Ve Mehmet Akif beye 5 Şubat 1921 tarihli bir davet mektubu gönderir. Akif maarif vekilinin bu davetine icabet eder ve makamına giderek görüşür. Maarif vekili Hamdullah Suphi bey, Akiften vatan sathında cephede her yerde kabul gören vaazınız takdire şayandır. Onun için sizden bir İstiklâl Marşı şiiri yazmanızı istirham ederim. Akif ise açılan milli marş yarışmasına, para ödülü almamak koşuluyla katılmayı kabul edeceğini beyan eder. Türk Milletine ve Ordusuna hitap ettiği vaazında, Türk milletinin Kurtuluş Savaşını kazanacağına olan inancını, Türk askerinin yürekliliğine ve milli refleksinin özverisine olan güvenini, Türk Milletinin bağımsızlığına, olan inancının ifadelerini, içeren vaazından etkilenerek Ankara'daki Tacaeddin Dergahı'nda milli marşımızı kalem alır ve Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey bizzat kendisi elden teslim eder. Hamdullah Suphi Bey, Âkif'in, Hakk'a olan inancını ve vatanına bağlılığını vurgulayan şiirden çok etkilenir ve şiirin; önce cephede asker arasında okunmasına karar verir ve Batı Cephesi Komutanlığına gönderir. Şiiri dinleyen erat şiirinden çok etkilenirler ve beğeni teyidini ayakta alkışları ile ifade ederler. Bu şiir 17 Şubat 1921 tarihinde Hakimiyet-i Milliye ve Ankarada Sebilürreşad ve açık Söz gazetesinde yayınlanır. Açık söz gazetesinde İstiklâl Marşı şiiri süslü bir çerçeve içerisinde, birinci sahifesine konarak; her mısrasında Türk ve İslam ruhunun ulvi mübarek hisleri titreyen bu abide-i sanatı, kemal-i hürmet ve mübahatla derc ediyoruz diye yayınlar. On iki gün sonra bu muhteva Konya Öğüt gazetesinde de yayınlanır.
Ve yapılan müracaatlardan ön elemeyi geçen yedi şiir 12 Mart 1921'de Mustafa Kemal'in meclis başkanlığını yaptığı oturumunda tartışmaya açılır. Ve bu sırada Mehmet Âkif'in yazdığı şiiri meclis kürsüsünde, bizzati Maarif vekili Hamdullah Suphi Bey tarafından 8 defa tekrar edilerek okunur. Mebuslar büyük bir heyecana kapılır ve diğer ön elemeyi geçen yedi şiirin okunmasına artık gerek kalmamıştır görüşüne, bazı mebusların itirazlarına rağmen, Mehmet Akif'in şiiri coşkulu alkışlarla Mecliste kabul edilir. Ve Ayrıca İstiklal Marşını yazmış olması karşılığında resen verilen 500 lirayı Akif almayarak; Hilal-i Ahmer (Kızılay) bünyesinde, kadın ve çocuklara iş öğreten ve cepheye elbise diken Darül-Mesâi Vakfına (İş Evi) bağışlanmasını ister ve bağışlama bu doğrultuda gerçekleşir.
12 Mart 1921 de Millet Meclisinde kabul edilen ebed müddet var olacak vatanımızın bütünlüğünü ifade eden istiklal marşımızın kabulünün 97. yılında, Milli Marşımızın yazarı Vatan şairi Mehmet Akif Ersoyu rahmet, minnet ve şükran ile anar, aziz hatırası önünde saygı ile eğilirim..
12 Mart 1918 Ermeni ve Rus zulmüne dur diyen ve ilk sesi haykıran yüce Erzurumun düşman işgalinden kurtuluşudur. Dadaşlar diyarının bağımsızlığa vuslat günü 12 Martta Türk milleti dünyaya karşı esareti kabul etmeyeceğini duyurmuştur. Milli mücadelenin mihenk taşlarından olan Erzurum gelecekte milli refleksi başlatan ve Cumhuriyetin şekillenmesine ruh veren kurtuluş savaşının ateşini yakan kongreye ev sahipliği yapan, Mustafa Kemali bağrına basan, Erzurum nüfusuna kaydını yaptırarak hemşeriliğinden şeref duyan kutlu bir şehirdir.
Milli kongrede Vatan bir bütünüdür asla parçalanamaz kararlılığı ile kurtuluş mücadelesinin ateşini yakan Erzurumumuzun düşman işgalinden kurtuluşunun 100. Yılında, şehit düşen aziz ecdadımızı ve tüm şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyorum..