Anadolu'nun kilidi Erzurum, 100 yıl önce ( 16 şubat 1916) Rus'lar tarafından işgal edilmiş "Kara Günler" olarak adlandırılan bu esaret günleri iki yıl sürmüş, acı,kan ve gözyaşı ile geçen bu yıllarda Erzurum,tarihte eşine az rastlanan katliamları yaşamıştır.
12 mart 1918 yılında şehre giren Kazım Karabekir Paşa Komutasındaki şanlı ordumuzun , ay yıldızlı bayrağımızı bir daha inmemek üzere Erzurum semalarında dalgalandırmasıyla birlikte kara günler, acı hatıralarıyla birlikte şehrin hafızasında yerini almıştır.
O günlerin canlı tanığı olan Kazım Karabekir Paşa şehre girdiği zaman karşılaştığı durumu "Erzurum'da öyle acıklı manzaralar gördük ki; insanı insanlıktan iğrendiriyordu. Halk gözyaşları ile şuraya buraya koşup; kimi oğlunu, kimi babasını, kimi karısını süngülenmiş veya yakılmış buluyor, saçlarını yoluyordu. Birkaç sokakta hiç hayat görünmüyordu. Yerde çocuk, kadın, yaşlı kanlar içinde yatıyordu. Yalnız son gece (11-12 Mart 1918) üç bin Müslüman Türk kestiklerini, iyice öğünerek Ermeniler Ruslara anlatmışlardı. Demiryolu istasyonunda, sanki bir mezarlık ölülerini dışarıya fırlatmıştı. Cenazeler arasından geçerek bu kıyıcılıkları gördük, hele insanları doldurup birlikte yaktıkları karşılıklı binalar, insanı titretiyordu." cümleleriyle özetlemektedir.
12 mart 1918 yılında şehirde 8000 kişinin kaldığı düşünüldüğünde işgal yıllarında yaşanılan bu acıyı tatmayan hiçbir Erzurumlu aile yok gibidir.
Nesilden nesile anlatılan bu "Kara Günler" Erzurumlunun genetik kodlarında ezelden beri var olan vatan,bayrak,istiklal gibi ulvi duyguları daha da olgunlaştırmıştır.
23 Temmuz 1919 yılında ev sahipliği yaptığı tarihi kongre ile ülke savunmasında yerini alan Erzurum, Gazi Mustafa Kemal'i hemşerisi ve milletvekili yaparak Kuvay-i Milliye ruhuna sahip çıkmış, milletçe emperyalist güçlere karşı verdiğimiz milli mücadelenin ilk adımlarının atıldığı şehir olmanın gururunu yaşamıştır.
Aradan geçen bir asra rağmen emperyalist güçlerin ülkemiz üzerindeki emellerinin değişmediğini kanla irfanla kurmuş olduğumuz Türkiye Cumhuriyeti'ni bölmek parçalamak ve ortadan kaldırmak girişimlerinin devam ettiğini görmekteyiz.
Ülke olarak sıkıntılı günlerden geçmekteyiz. Hemen her gün duymuş olduğumuz şehit haberleriyle birlikte içimiz yanmaktadır.
Vatanın bölünmez bütünlüğü uğruna mücadele eden güvenlik güçlerimize karşı girişilen tertipleri, tuzakları, patlatılan tonlarca ağırlıktaki bombaları, endişe ile izlemekteyiz.
Tarih'in "geçmişi unutanlar için bir hatırlatma" olduğu gerçeğinden yola çıkarak geçmişte yaşananları unutmamak ve gelecek nesillere tüm detaylarıyla anlatmak durumundayız.
Ülkenin farklı şehirlerinde yaşayan Erzurumlular tarafından her yıl kutlanan 12 Mart kurtuluş etkinlikleri bir takım eksikliklerine rağmen 1918 ruhunu yaşatmanın ve hatırlatmanın bir göstergesidir.
Bu düşünce doğrultusunda 12 Mart günü yapılan etkinliklerin tarihi gerçekler ışığında daha bilimsel ve çağdaş normlara uygun bir şekilde tertiplenmesini arzulamaktayız
"Matem-i neşe" içerisinde kutlamamız gereken 12 Mart günleri , Ermeni askeri rolüne sokulmuş garibanların, sözde milis kuvvetleri tarafından ,kazma,kürek,balta ve sopalarla kovalandığı mizahımsı bir yapıdan arındırılmalıdır.
Bu günlerde, Ermeni komitacılar tarafından soykırıma uğrayan 52.000 şehidimizin anlatıldığı,uluslararası nitelikte toplantılar düzenlenmelidir.
Çekilen bu acıların sergilendiği "Türk Soykırım Müzesi"nin olmaması şehrimiz için büyük bir noksanlıktır.
Tarihe tanıklık eden Mürsel Ağa Konağı ve Ezirmikli Osman Ağa konaklarının bulundukları yerlerde o günlerde yaşananları anlatan bir anıtın yapılması şehir olarak beklentilerimiz arasındadır.
İşgal yılları arasında kardeş Azerbaycan'dan gelerek Erzurumluların yardımına koşan Bakü Cemiyet-i Hayriyesi'nin fedakâr evlatlarına karşı vefamızı ödediğimiz söylenemez.
Bu cemiyetin sembol ismi olan ve Ermeni çeteleri tarafından acımasızca şehit edilen Genceli Seyidov'a ait sembolik bir anıtın yapılmaması ve Gence ile Erzurum'un kardeş şehir olarak hala ilan edilmemesi vefa konusunda kendimizi sorgulayacağımız bir durumdur.
1916 yılında yaklaşan Rus tehlikesine karşı Anadolu'nun içlerine doğru yol alan ve "Göç ,göç oldu, göçler yola dizildi" türküsünün yakıldığı göç kervanları bu gün işsizlik ve istihdam eksikliği nedeniyle devam etmektedir.
Bu münasebetle 12 Mart kurtuluş günleri göç dalgasını geri çevirecek ve dadaşları topraklarında tutabilecek projelerin hazırlandığı günlere dönüştürülmelidir.
Ermeniler tarafından hunharca katledilen 3000 şehidimizin bulunduğu "Yanık Dere Şehitliği" ilgisizlik ve bakımsızlıktan dolayı ecdadın kemiklerini sızlatacak durumdadır.
Haklı davamızın en büyük ispatlarından biri olan Yanık Dere Şehitliği'nin yeni bir projeyle ortaya çıkarılması ve tanıtılması gerekmektedir.
2018 yılı Erzurum'un düşman işgalinden kurtuluşunun 100.yılı olacaktır. Yani önümüzde iki yıl gibi bir zaman bulunmaktadır.
Bu süre zarfında şimdiye kadar ihmal edilen eksikliklerin tamamlanması ve yeni projelerin hazırlanıp hayata geçirilmesi hedeflerimiz arasında olmalıdır.
Şehrin kurtuluşunun 100. yılına yetişmek üzere, işgal yıllarında yaşanılan soykırımı veya esir edilip sürgüne gönderilenlerin hatıralarını konu alan filmler hazırlanabilir. Ayrıca bu konuları anlatan hikaye ve roman yarışmaları düzenlenebilir.
Her yıl kutladığımız 12 mart günlerinin heyecanı yalnız sevinç ve neşe ile sınırlı kalmayıp bu günlerin manası ve ruhu en iyi bir şekilde idrak edilmelidir diye düşünmekteyiz.
Sn.Güzel : O kadar güzel ve akıcı bir dil kullanarak İlimizin eksikliklerini dile getirmişsiniz ki; sizi kutluyor ve çok teşekkür ediyorum. İnşallah İlimizin Kurtuluşunun 100. Yılında bu eksiklikler giderilir.