Sadece AK Parti mensupları ya da hükümet adamları söylüyor olsalar pekala denilebilir ki, "bu, siyaseten söylenen bir söz, buram buram manipülasyon kokuyor."
Ne yazık ki tarafsız uzmanlar da aynı görüşte. Onlar da diyor ki, "17 Aralık'tan bugüne kadar, Türkiye ekonomisinin zararı tamı tamına 104 milyar dolardır."
Haydi, de buyurun buradan yakın...
Yahu ne demek, 104 milyar dolar?
Bu, aynı zamanda şu demek:
17 Aralık'ta düğmeye basılmasıyla birlikte milletin cebinden ve devletin kasasından buharlaşıp uçurulan milyar dolarlar, hiç kaybetmeden birkaç şirketin ve uluslararası oluşumların kucağına kondu.
Tıpkı 28 Şubat'ta olduğu gibi...
Hatırlayın o zaman da yaklaşık 60 milyar dolar, "devlet elden gidiyor, irtica geliyor" anaforuyla, bir gecede hortumlanmıştı.
Bugün de manzara aynı, tek farkı rakamın çok daha yüksek olması...
Dün çiçeği burnunda İçişleri Bakanı hemşerimiz Efkan Ala, televizyonda anlatıyordu:
"17 Aralık, seçilmiş hükümete karşı yapılmış bir darbedir. Elimde belge olduğu için çok kolay söylüyorum; 17 Aralık krizinden bir iki gün önce kimler dolarları topladıysa, operasyonun bir ayağında da onlar var."
Efkan Bey'i tanıyanlar bize hak verecektir. O öyle bazı siyasetçiler gibi işkembeden sallayan biri değildir.
Temkinlidir, mutedildir, hesap-kitap adamıdır ve ölçü sahibidir.
Piyasa uzmanlarının, "yitip giden paranın miktarı 104 milyar dolardır" şeklindeki tespiti, Efkan Ala'nın da doğruladığı bir rakamdır.
Bu krizi kimler çıkardı, arkalarında nasıl bir oluşum vardı, asıl hedefleri neydi, ekonomiyi çökertmekle ve devlet kaosu doğurmakla neyi hedeflediler, seçilmiş hükümet yıkılırsa yerine nasıl bir darbe hükümeti getirilecekti...
Soru istemediğin kadar, ama henüz ayağı yere basan cevap çok az...
Kesin olan şu ki, Türkiye'yi buhrana sürükleyen bu kriz, bazı kesimlerin bize sunmaya çalıştığı gibi sıradan bir yolsuzluk soruşturması değil.
Hırsız yok mudur, yolsuzluk olmamış mıdır?
Hırsız da var, yolsuzluk da...
Bundan önceki dönemlerde olduğu gibi...
"Peki polis ve yargı bu suçlar ve suçlularla mücadele etmese miydi?"
Ne münasebet efendim, tabii ki polisin de yargının da görevi bu...
Lakin olup bitenler hiç de sanki masum bir şekilde yolsuzlukla mücadele ediliyormuş izlenimini vermedi, veremedi.
Çünkü, öyle değil de ondan...
Birkaç gündür İstanbul'daydım; orada fotoğrafı daha iyi görme imkanım oldu.
Türkiye ekonomisinin kalbinin attığı İstanbul neredeyse felç olmuş. Kimsenin ağzını bıçak açmıyor. En küçük esnafından en büyük işadamına kadar, hemen herkes bu süreci dehşet içinde izliyor.
Az da olsa bu krizden (misal CHP gibi) keyif alan da var.
"Oh... oh... ne güzel; Tayyip'in de AKP'nin de işi bitiyor!" diyenler de yok değil.
Milletten, sandıktan, demokrasiden ve hukuktan umudunu kesenler, bu zifiri karanlıkta, kaosu kendilerine kılavuz edinmek istiyorlar.
Bu gidişle varacakları bir menzil olmadığını göremiyorlar ne yazık ki...
Madem hep birlikte aynı geminin içindeyiz, şu halde gemi battığında en fazla bazılarımız bazılarımızdan birkaç dakika daha fazla yaşar.
Sonuç: batmaktır; boğulmaktır.
"Bakanların oğulları ve kimi bürokrat ve işadamları cami avlusundan mı toplatıldılar?"
Zannediyorlar ki, bu soruyu sorduk mu bütün mesele halledilmiş olacak...
Hayır.
Kazın ayağı hiç de öyle değil.
Kimsenin yüzünü yıkamıyorum; yukarıda da dediğimiz gibi rüşvetin daniskası da olmuştur; itirazım şudur:
Türkiye yolsuzlukla mücadele kisvesi altında, belki de tarihinin en büyük vurgununa sahne oluyor. Hatta durum o kadar vahim ki kriz bu şekilde devam ederse, yarın ortada devletten de söz edemeyeceğiz...
Yabancı basını takip edenler, niye böyle söylediğimizi daha iyi anlayacaktır.
Ellerinde gaz bidonlarıyla dolaşan adamlara bir bakın ki, ateşe körük tutarken kimler kazançlı çıkıyor?
Bir de suret-i haktan görünen kundakçı itfaiyeciler var ki, onların keyfine de diyecek yok!
Aklıselim galip gelmez ve Allah korusun bu ateş daha da büyürse, kimsenin kuşkusu olmasın ki yarın ortada vatan namına külden bir enkaz kalacaktır.
Mesele; Tayyip Erdoğan'ı sevip sevmemek ya da AK Parti'yi desteklemek değil...
Bendenizin durduğu yer, bu yerel bakıştan çok ötede...
Çünkü oynanan oyunun nihai hedefini görebiliyorum.