Zirvenin adı Hınıs'tı...

Hınıs'ın neyi meşhurdur?

Bu soruya verilecek ilk cevap kuşkusuz ki, "Hınıs Fasulyesi" olacaktır.

Lâkin soruyu böyle değil de, "Fasulyenin dışında Hınıs'ı, Hınıs yapacak iki şey daha var. Onlar nelerdir" diye sorsak acaba nasıl bir cevap alırız?

Muhtemelen, "Hınıs Köftesi" diyecekler çoğunlukta olacaktır.

Eyvallah... Hakikaten Hınıs Köftesi hiç de yabana atılacak bir şey değil hani...

Fakat aradığımız cevapların içinde bu yok...

Bilmişlik taslamadan itiraf etmeliyim ki, ben de daha yeni öğrendim.

Şayet ERVAK'ın geleneksel Sultan Sekisi Toplantısı bu yıl Hınıs'ta yapılmamış olsaydı, dinlerken beni okuduğunuzda da sizi şaşırtan o iki şeyi öğrenemeyecektik.

Efendim, tarihi Hınıs ilçemizin fındığı ve cins atları var.

Evet, yanlış duymadınız! Hınıs, profesyonel ellerin değmesi ve bu yönde devletin teşvik etmesi halinde, belki bir Giresun kadar olmasa bile fındık yetiştiriciliğinde iddialı bir isim haline gelebilirmiş.

Bunu söyleyen kişi, bu alanda senelerdir araştırma yapan Doğu Anadolu Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Şerafettin Çakal...

Şerafettin Bey, Hınıs'taki Sultan Sekisi Toplantısı'nda, kürsüye çıkıp görseller eşliğinde Hınıs'ta yetişen fındığı ve o fındığın serencamını anlattı.

Hınıs; toprak yapısı, iklimi, suyu ve kendiliğinden yetişmiş olan ağaçlarıyla, aslında bir fındık havzası olacak potansiyele sahipmiş. Giresun'dan Hınıs'a gelip inceleme yapan ve bunu bilimsel kayıt altına alan uzmanlar da aynı görüşte...

Fasulye, köfte ve fındık...

Şerafettin Çakal konuştukça şaşırmaya devam ettik:

"Safkan olmasa da Hınıs'ın atı da çok çok kıymetlidir. Asırlar önce Irak taraflarından gelen bir cins ile Hınıs yöresindeki atın birleşmesiyle ortaya çıkan bu özel cinse, "kolu kısa" adı verilmektedir. Üç gruba ayrılan bu özel cins; cirit, koşu ve savaş atı olarak geniş bir coğrafyada nam salmıştır."

Yeri gelmişken bu kolu kısa atlarla ilgili ilçede yaşanmış bir hikayeyi nakledelim.

Vaktiyle Hınıs'ta veteriner olarak görev yapan bir zat, yıllar sonra Hınıs'ı ziyaret eder. Kolu kısa atları görmek ister ama etrafta bir tane bile yoktur. Çevredekilere sorar:

-Kolu kısaları nerede bulabilirim?

Cevap olumsuzdur. O da başlar köy köy dolaşmaya, fakat sonuç alamaz. Derken köyün birinde yaşlıca bir zat veterinerin yolculuğunu sonlandırır.

"Beyim" der, "eskiden kolu kısa atlar vardı; ama o vakitler bu yörede göğsü kıllı erler, ağalar da vardı. Ne vakit o erler ağalar gitti, kolu kısalar da ortadan kayboldu."

Böylelikle öğreniyoruz ki,  terör belasından kurtulan Hınıs, bundan böyle görücü önüne çıktığında, göğsünü gere gere, "bizim de fasulyemiz, köftemiz, fındığımız, atımız var" diyecek. Gerçi Hınıs-Köprüköy Dernek Başkanı Ümit Güvercin, "...ilçemize illa da bir fakülte isteriz" diyor; ama inanınız ki saydığımız bu "değer"ler, fakülteden filan çok daha flaş şeyler...

ERVAK, kurulduğu günden beri, bu memleket için çalışıp dindi. Hep güzel hayaller kurup güzel projeler ürettiği için de, dilinden hayırdan başka bir söz dökülmedi.

Erdal Güzel'i zaten anlatmaya gerek yok...

ERVAK'ı bugünkü zirve noktaya taşıyan fedakar, samimi ve bi o kadar da yürekli bir Dadaş...

Elbette ki kendisine omuz veren Erol Kürkçüoğlu, Zübeyir Saltuklu ve Abdurrahman Zeynal hocalar gibi daha onlarca gönüllü arkadaşı ile birlikte...

Cumartesi günü Hınıs'taydık.

Erzurum'dan hatta başka şehirlerden de yüzlerce davetlinin, sıcak ya da uzak demeden koşup gittiği Hınıs'a, elbette ki, bu şehirde yapılan ya da yapılacak her güzel ve hayırlı işte en önde giden ve hiç bir çıkar gözetmeden fedakarlıkta bulunan kadim dostum Uğur Güzel'in hususi davetlisi olarak ben de seve seve gittim.

Direksiyonunda Uğur'un olduğu arabada, muhterem ağabeysi hastaların isimsiz kahramanı doktor Cengiz Güzel, bilge insan kıymetli kardeşimiz avukat Hüseyin Çetinkaya ve ben vardık.

İyi ki de gitmişim...

Orada, bütün Türkiye'ye örnek gösterilecek kıratta olan bir kaymakam tanıdım.

Sadece kaymakam değil, aynı zamanda belediye başkanı...

Hatta yaşlı bir Hınıslının ifadesiyle, "Hınıs'ın her şeyi"

Adı, Bülent Ay.

Bu coğrafyanın bir evladı olduğundan mıdır, nedir bilemem lâkin Bülent Ay, hakiki anlamda ay gibi parlayan ve etrafına ışık saçan bir yönetici...

Hınıs'ın o "makus talihi"ni değiştirmek için nasıl canla başla çalışıyor görmelisiniz.

Sağolsun Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, destek veriyor imkân sunuyor, Kaymakam Bey veya Reis Bey de biri on yaparak ilçesine hizmet ediyor.

Helal olsun...

Hınıs'ta bir toplantı tertiplenecek ve bunca misafir gelecek; ama Celalettin Çetinkaya orada olmayacak, mümkün mü?

O her zamanki gülen yüzü, samimi ve dürüst kişiliği ile sanki tüm misafirler ona gelmiş gibi herkesle tek tek ilgilendi.

Seneler vardı ki Hınıs'a yolum düşmemişti. En son, Tekman, Karayazı taraflarına gitmiştim. 

Hınıs'ı, zinde gördüm.

Adeta ağır bir hastalıktan kurtulmuş, nekahet dönemini iyi geçirmiş ve kendine olan güveni artmış bir yiğit edasındaydı.

Ayakta dimdik ve mutlu bir Hınıs...

Kanyonları kadar derin, ovası kadar serindi...

Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen oradaydı.

AK Parti İl Başkanı Mehmet Emin Öz oradaydı.

Hınıs'ın bir evladı olan AK Parti eski milletvekili Sadettin Aydın oradaydı.

Ve tabi ki, AK Parti milletvekilleri İbrahim Aydemir, Mustafa Ilıcalı ve Orhan Deligöz oradaydı.

Başka?

Saymakla bitmez, neredeyse bir Erzurum oradaydı...

Üniversite hocaları, sivil toplum temsilcileri, işadamları, muhtarlar, gençler, gazeteci-yazarlar ve Hınıs'ı sevenler oradaydı...

ERVAK, son yıllarda bir gelenek başlattı.

Sultan Sekisi Toplantıları'nı artık her yıl farklı bir ilçede düzenliyor. İyi de yapıyor.

Bu yılki Sultan Sekisi'ne Hınıs ev sahibi oldu.

Gerek davetliler arasında konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, gerek milletvekilleri ve gerekse panelistler Prof.Dr. Erol Kürkçüoğlu, Prof.Dr. Haldun Özkan, Prof. Dr. Faris Karahan ve Dr.Şerafettin Çakal... Herkes kendi alanında öyle kıymetli tespitlerde bulundular ki, kelimenin tam anlamıyla bir bilgi ziyafeti sundular.

Davetlilere hem Hınıs'ı şöyle eni konu bi güzel anlattılar, hem de Hınıs'ın yarınları üzerine projektör tuttular.

Hınıs'ın sahip olduğu potansiyeller, tarihi dokusu, kültürel yapısı ve avantajları...

Erdal Güzel, kamil anlamda kalkınmış bir Erzurum hayalini motif motif işlerken, ne Hınıs'ı, ne de İspir'i dışarıda bırakmadı. Çünkü, kalkınmışlığın bir bütün olduğu gerçeği üzerine bina etmişti o güzel hayalini...

Hani zaman zaman sevgili dostum Prof.Dr Mehmet Dumlu'nun, (ha bu arada Mehmet Dumlu'nun eşi Prof.Dr. Nazan Aydın da Hınıslı'dır) o sözünü yazılarımda kullanıyorum.

"Bu memlekette birileri yol, birileri de rol yapıyor," diyor ya!

Gerçekten de doğru.

Cumartesi günü Hınıs'ta bir kez daha yakından tanık olduk.

Bu şehirde birileri rol yaparken ERVAK gibi olanlar da yol yapıyor.

Ne diyelim; Erdal Güzel ve arkadaşları...

Ellerinize, yüreklerinize sağlık...

Sizlere destek olan herkese de gönülden teşekkür ederiz..
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Ömerül faruk döngezer 01 Ocak 1970 02:00

    Gündem dışı incelenmesini srz ediyorum benim bildiyim yatan yatırlara imanımız gereyi korunup kollanmas sonyıllarda restorasyon reklamlarını iyi yapan akebinde yaırların üstünde oturak haline getirip asırlardır hiç kimseyi rahatsız etmemiş kimseyi incimemiş ama ebedi istirahtgahından sürgüne ugramış ali paşa caminin iç mahfili n altında yatan o mezarlık şimdi nerede bunu gündemde tutar sonuçlandırırsanız o zat ve deyerleri bilen her kişi sizleri minnetle iyi duygularlaanlatacaklar iyi çalışmalar