Kardan kaleler...

1970'de başlayan hayat yolculuğumuzun yedi sekiz yaşları. Gazi ilk okulunun eski binasının yanında uzanan "müsamere" salonunun yan duvarları, o yaşlarımızda tırmanılamaz yükseklikteydi.
Ama kar yağınca, o tırmanılamaz duvarlar bir anda yol olurdu bize. Ee çocuğuz; durmak olmaz. Mahallenin çocukları, kar ilk yağdığı günlerde (-ki o yıllarda böyle naif yağmazdı, adam boyu yağardı) aşağıdan da duvarın üzerine karları çıkartarak tepeler ve kale yapardık. İkiye gruba ayrılan çocuklardan ilk grup kaleyi savunurken diğer grup, yakalarından paçalarından çekerek arkadaşlarını, kaleyi almaya çalışırdı.

Sadece biz değildik bu oyunu oynayan. Başka mahallelerin çocuklarının da oyunuydu.
İleri haftalarda karlar sertleşir ve o duvar bu defa kayma pisti olurdu. Yukarı tırman, muşamba parçasına otur: Kay aşağı.

Bu oyun muhtemel ki bizden önce ki kuşakların da oynadığı bir oyundu.
Ama bu kadar karda kaymaya meraklı kuşakların, büyüdüklerinde özgeçmiş formlarına yazabildiği bir spor dalı olmadı kayak sporu. Çok denir ya "elimizden tutan olmadı". O hesap.

O zamanın Erzurum'unda böyle bir spor gelişirmiydi, çocukların oyunlarından yeşertilerek? Zordu . Erzurum, belki bir adım sonrasında bir dala yada endüstriye dönüşecek adımları atmakta utangaçtı.

Her yaz Erzurum'a sıla hasreti gidermeye gelen Batı'da yaşayan Erzurumlular, döndüklerinde teneke teneke peynirler, yağlar, kavurmalar götürürdü yanlarında. Çıkaramadı bir girişimci. Ürünlerimiz endüstrileşemedi.

Cirit oynamak Erzurumlu olup da sahip çıkmamanın mümkün olmadığı bir eğlencedir. Kaldı ki Erzurum ismiyle özdeşleşememiştir. Ve Erzurum bu cirit oyunlarına güzel bir hipodrom veremedi. Kurslar açamadı. Endüstrileştiremedi.

Kayak, o yılların Erzurum'unun garnizon kent kimliği gereği askeriyenin öne çıkardığı bir uğraştı. Kulüpler kuruldu askerlerin de desteğiyle. Koca Erzurum'da bir Kulaçoğlu'nu bilirim.  Bunu endüstrileştirmeye çalışan. Onun da arkasından "tanko" demezden durulmazdı. En azından son yıllarda kısmen kayak sporunu endüstrileştirebildik.

Şüphesiz daha sayamadığım çok şey var. Örneğin Zekiye Çomaklı Hanım'ın Erzurum ehramları üzerine çalıştığını duymuştum. Bir projeyle ehramı, kadınlarımızın para kazanabileceği bir ürüne dönüştürecekti. Başarabildi mi? Destek oldu mu Erzurum?
Say say bitmez.

Zemzemi, hurmanın endüstrileştiği bir devirde daha neyi bekliyoruz bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa o da endüstrileştirme yeteneği gelişmeden sağlıklı bir kent ekonomisi ortaya çıkmayacak. Becerebilirsek ruhumuza yakın, Erzurum markasına yakın çok şeyimiz endüstrileşecek. Belki de mahalli değerlerle mahallinde para kazanabilmek, Erzurum'a dönüşü bile sağlayacak.

Ve ey Reis, sana nasıl iş düşüyor bir bilsen bu süreçte... 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.